33 ⚜ Birliklerle İmtihan ve Leilani

80 8 19
                                        


Yola çıkmak için hazırlandılar. İhtiyar yiyecek bir şeyler ve su koydu çantalarına. Atlara yükledikleri malzemelerin ardından yol hakkında bilgi aldılar. Lishey birlikleri ve saray güneyde kalıyordu. Bu iyiydi onlar kuzeye giderken yolda daha az sorun yaşayacaklar demekti ancak yine de yollarda sıkı denetimler ve askerlerin kontrol noktaları vardı. İhtiyar bu konuda köyden ve tüccarlardan bilgi toplamış, dikkat etmeleri gereken yerleri bir Lishey haritası üzerinde ikisine detaylıca anlatmıştı.

"Sakın yakalanmayın." demişti tedirgin halde. Adya'nın yüzüne bir şeyler arar gibi baktı. Herhalde gözlerinin rengi konusunda şüpheye düşmüştü. Yeşil olmadıklarını görmesine rağmen bir miktar endişeli göründü. Sonra bu sorunun kendisini ilgilendirmeyeceğine karar vererek başını Tuomas'a çevirdi. "Birlikler eskisinden de kaba davranmaya başlamış. Köydeki oduncuyu fena tartaklamışlar. Ters bir bakış bile size bulaşmaları için iyi bir neden olmaya yeter."

"Dikkatli oluruz, her şey için teşekkürler." dedi Tuomas ve yola koyuldular. Bir süre at üzerinde seyahat ettikten sonra atları dinlendirmek için bir su birikintisi kenarında mola vermişlerdi.

Tuomas, Adya'ya yaklaştı. Avcunu açtığında elinde bir yüzük tutuyordu. Adya'nın yüzüğü.

"Ne bu?"

"Şey," dedi Tuomas, çalmış olduğu için biraz mahcup bir ifade ile. "Beni ne kadar yıpratacak olsa da işine yarar bir şey."

Adya anlamadığı için bakakalmıştı. Tuomas, yüzüğü parmaklarının arasına alıp Adya'nın sağ eline yüzük parmağına geçirdi. Adya bu tuhaf hareketi kaşlarını çatarak izledi. Aklına kardeşinin düğünü, yüzüklerin takılma anı gelmişti. İlk kez bir adam ona yüzük takması konusunda yardımcı oluyordu. Birkaç saniye içerisinde yüzük, teninin kırmızı rengine işlemeye başladığında Adya panikledi.

"Ne şimdi bu?"

"Korkma güvenli." diye teminat verdi Tuomas. "Farklı bir anlam çıkarma sakın. Bu bir koruyucu büyü. Sabret dememin sebebi. Beni çok yoracak, biz kuzeye varana kadar bitirecek belki ama üzerindeki şeyi, o adamın seni hissetmesini engelleyecek. Bizi gizleyecek."

Adya parmağındaki yüzüğe baktı. Üzerinde tatlı, küçük pırlantalar olan nadir cevherin güzelliği bir yana Tuomas sayesinde sahip olduğu etki kendisine güven veriyordu. Tüm kırmızılık yok olmuş, elleri uzun zaman sonra ilk kez kendi rengine bürünmüştü. Büyüye bir kere daha hayret etti. Keşke kendisi de atalarının sahip olduğu güce ulaşabilseydi. O zaman Tuomas gibi Valerian gibi olabilirdi, onlarla baş edilmesi bu şartlarda mümkün değildi çünkü. "Aslında bu anı daha büyülü hayal etmiştim. Parmağımda bir yüzük ve bunu takanın bana aşkla bakan yakışıklı bir prens olmasını ama bu da idare eder. Teşekkür ederim."

"Beklentinizi karşılayamadığım için kusura bakmayın majesteleri." Sesi iğneleyiciydi. "Ne kadar hızlı gitsek o kadar iyi, zaten yorgunum bir de enerjimi buna harcamak." Tuomas gerisini getirmese de Adya anlamıştı. Başını salladı.

Yola devam ettiler. Kimi zaman dört nala kimi zaman dinlenerek ilerliyorlardı. Atları yavaşlattıkları sırada yan yana taş yolun üzerinde, etrafı tarlalarla çevirili haldeydiler.

"Sana ulaşamayacağına göre rahatça konuşabiliriz, söyle bakalım prenses, planın nedir?"

Adya eyeri tutan ellerinin rengine inanamıyormuşçasına bir kere daha baktı. Başını Tuomas'a çevirdi. "Planım Eski Saray'a gitmek, orada işimize yarar bir şeyler bulabiliriz diye umuyorum. Tabii yaratıkları olan düşmana karşı ne kadar işimize yarar orasına emin olamıyorum ama ufak da olsa yardım sağlayacak bir şeyler buluruz belki."

Mevsim Krallıkları Kitap 1 Kan BağıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin