25⚜Çocukluk

62 6 50
                                    

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Soğuk bir kış günü. Saray tamamen kara teslim olmuş, donuk gri duvarlarının üzerini beyaz örtü kaplamıştı. O zamanlar koca koca salonlar çocuk sesleri ile neşeleniyor, etrafta koşturan minik varislerin ve kölelerin varlığı ile ısınıyordu. Adya yaklaşık yedi yaz yaşındaydı. Neyin ne olduğunu parmağıyla gösterip soruyor, büyüklerin dayattığı fikirleri dinliyor ama asla tam olarak anlamıyor ve uygulamıyordu.

"Prenses Adya durun artık." diye inledi peşinden koşup duran Kötürgen Ena. Çocuk bakıcılığı için dinç bir yaştaydı. Genç ve dinamikti. Yine de Adya'nın enerjisine yetişmek hiçbir büyük için kolay olmuyordu.

Adya camekandan çıkmış, sütunlarla çevrili dış koridora ulaşmaya çalışıyordu. Koşmaktan pespembe olmuş yanakları, dağılmış örgülü saçları ile bir içerideydi bir dışarıda.

"Yakalasana!" Bir an durup kadının kendine yetişmesine izin verdi, yaklaştığında da kaçmak için kıpırdamaya çalıştı. Bu defa bundan önce dördündü kez yakayı kurtardığı gibi hızlı davranamadı ve kadın onu omuzlarından tutuverdi.

"Derste olmanız gerekiyor. Artık eğitmen hanım sizi beklemeyecek. Çoktan başlamalıydı. Öğle yemeğinden önce bitmesi gerekiyor dersin. Sorumluluk sahibi bir prenses olun ve sınıfınıza gidelim."

"Sen git sınıfa." Adya ellerden kurtulmak için eğilmeyi, zıplamayı, ittirmeyi denedi. Kadın bir türlü onu bırakmıyordu. "Benim oyun saatimdi ama-ama oynayamadım ben oyun oynamadan dersime girmeyeceğimi söylemiştim."

"Oyun saatinde oyununuzu oynadınız ama!"

"Hayır, oynamadım. Bırak beni. Çek elini yakamdan be kadın!" diye cırladı Adya. Sesi epey tiz çıkıyor, kulakları tırmalıyordu.

Ena yüzünü buruşturdu. "Top oynadınız ya."

"Top oynadım. Olabilir ama ben topu kime oynadım Ena?"

"Kuzenlerinizle."

Adya kollarını önünde birleştirdi, yüzünde bilmiş ifade vardı. Yeşil gözleri alev saçıyordu, kimsenin onu ikna etmesi imkansızdı. "Evet. Doğru. Ama babam bana dünkü akşam yemeğinde uslu olursam Kareyn'le oynayabileceğimi söyledi. Yani salak değilsen onunla daha oynamadığımı bilirsin."

"O kelime bir prensese uygun değil. Çok yanlış, çok. Böyle konuşmamalısınız. Hem kimden öğrendiniz onu?"

"Abimden."

Ena derin bir nefes aldı, nasıl baş edeceğini düşünür gibi bir hali vardı. Küçük kızın gözlerine bakmak için dizlerinin üzerine eğildi. Ellerini hâlâ prensesin omuzlarında tutuyordu. "Kölelerle oyun oynamanız uygun değil. Aynı seviyede olmayan insanlar birbirleriyle samimiyet kurmaz, herkesin bir yeri ve işi var ama babanız söz verdiyse muhakkak söz tutulur. Öncelikle dersinize gidelim. Desten sonra da aile yemeğine katılır dilediğiniz gibi oyununuzu oynarsınız."

Mevsim Krallıkları Kitap 1 Kan BağıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin