San ve Wooyoung kollarındaki ikizlerini uzun koltuğa bırakıp soluklanmaya başlarken bir yandan da üstlerindeki telaş ve sinirin geçmesi için bekliyorlardı.İkili o kadar içmişti ki kendilerinden geçmişlerdi.
Sang yavaş yavaş ayılmaya başlarken önce San'a baktı daha sonra da yanındaki Wooho'ya ve sonrasında da tepesinde dikilen Wooyoung'a. Aklı karışmış gibiydi.
Yüzüne gülmekle korkmak arasındaki bir ifade takınırken tek eliyle alttan destek alıp koltukta doğruldu. "Us filminde miyiz?"
Wooho yanındaki çocuğun söylediği şey yüzünden kahkaha atmaya başlarken bir yandan da gözlerini aralayıp başlarında duran ikizlere bakmıştı. Gerçekten de şu an bir film sahnesini yaşıyor gibilerdi, olayın komikliğiyle Wooyoung'la gözlerini buluşturup dudak büzdü.
"Bana zarar vermezsin değil mi?"
Wooyoung her ne kadar göz devirse bile siniri bozulmaya başlamış ve o da yaşanan olaya gülümsemişti. Yanındaki San onun tepkisini görmeden bir şey yapmak istemediği için gülümsediği gördüğü gibi o da sırttı.
Dudak büzen çocuk birden tekrardan gülmeye başladıktan sonra midesindeki hareketlilik yüzünden koltuğun başlığına tutunup kalktı ve elini hemen ağzına bastırdı. Midesi çalkalanmıştı resmen.
"Kusacak sanırım Wooyoung sen götür onu," San hemen konuşunca Wooyoung'un dikkatini çekip onu midesi bulanam ikize yöneltmişti. Eliyle odayı işaret etti. "Lavabo şurada."
İkizinin koluna girerek ayağa kaldırmaya çalıştı Wooyoung. "Kalk çabuk." dedi endişesinin yanında bir yandan da sinirli bir ton kullanmıştı.
Wooho kendini klozetin olduğu tarafa attığı gibi kusmaya başlamışken Wooyoung kapıyı kapatıp kardeşinin uzun saçlarını yüzünden çekerek arkada tuttu, bir yandan da eliyle sırtını sıvazlayıp artık dikkatli olması gerektiğini söyleyip duruyordu.
San kapının kapandığını gördüğü gibi ikizine dönüp bacağıyla onu dürttü, kendisine bakmasını sağladı. "Ne halt yiyorsun lan?"
Sang yerinde iyice doğrulup sırtını koltuğa yasladı. Elleriyle de uzamış saçlarını geriye doğru yatırdı. "Birazcık içtik ne var bunda? Her zaman yaptığım şeyler ayrıca, niye bu kadar takıldın rahatlasana."
"Sen her boku ye tamam alıştık ama bok gibi ortamına o çocuğu da sürüklüyorsun. Wooyoung kardeşini bulana kadar ne hale geldi biliyor musun?" Git gide yükselmeye başlayan sesini fark edince susmuştu San, içerdekilerin duymasını istemedi.
"Wooho da istedi, sanki ben onu zorluyormuşum gibi konuşma."
"Eğlenebilirsiniz ama sorumsuz olamazsınız. Çocuk beni aradı telaştan ölüyordu resmen." San o anları hatırladığında sinirle arkasını ona dönüp iç çektikten sonra tekrardan ikizine döndü.
"San sus artık kafam ağrıyor." Sang onun devam edeceğini anlayınca sızlanarak yerinde kıpırdandı, çok içtiği için başı da ağrıyordu zaten. Tekrardan onun öğütlerini dinlemek istemiyordu.
İşaret parmağını koltukta oturan ikizine doğrultup ciddi bir tonda konuştu San. "Bir daha böyle bir şeyi tekrarlamayacaksın."
Sang kaşını kaldırdı. "O istediği sürece yaparım."
Sang'ın verdiği cevaplar ve tavırlar San'ı iyice kızdırırken içinden kendisine hakim olması gerektiğini söylemeye çalıştı. Kapıyı kontrol edip hâlâ kapalı olduğuna emin olunca da Sang'a eğildi.
"Sevgilin değil mi lan bu çocuk? İyiliğini isteyip tam tersi kendini de onu da toparlayıp böyle ortamlardan uzak tutmak varken niye iyice oraya sürüklüyorsun?" dedi uyarıcı bir tonla.