San'ın geçen günlerde Wooyoung'u davet ettiği o gün gelmişti ama Wooyoung hazırlandığı için San'la birlikte gelememişti, geç kaldığı için tek gelecekti. San oturduğu yerden kalkıp onu karşılamak için dışarı çıktığında şimdiden büyülenmiş gibiydi."Geç mi kaldım?" Wooyoung sorarken içeriye doğru geçmişti. San pek onu dinliyor gibi değildi. "San?"
San hemen silkelenip arkadaki topluluğu işaret etti. "Hayır. Gel buradan."
Wooyoung doğru düzgün davet edilmediği bir yer olduğu için çekingence oraya doğru yaklaşırken diğerlerinin dikkatini çekince başıyla selam vermişti.
"Wooyoung ikinci sınıftan." San onlara Wooyoung'u tanıttığında diğerleri de selam vermişti.
Karşı taraftaki sandalyeler boş olduğu için Wooyoung oraya doğru geçti. Paltosunu çıkarıp arkasına asarken San gözlerini onun üstünde öyle bir dolaştırdı ki baştan aşağıya süzüşü Wooyoung'un da dikkatini çekmişti. Sandalyesinde sessizce otururken önündeki sudan gergin bir şekilde içti.
Mingi, Hongjong ve Seonghwa orda olduğu için Wooyoung'la konuşmaya çalışıyordu ama ne San ne de o konuşmalara odaklanabiliyordu.
"Hiçbir şey yemedin Wooyoung." Seonghwa onun tabağına bir şeyler eklerken Wooyoung durdurmaya çalıştı.
"Aç değilim." Yalan söylemişti acıkmıştı ama midesi şu an bir şey alacak durumda değildi. Hâlâ San tarafından süzülüyor olmak nefesini kesmeye başlamıştı.
Wooyoung daha fazla dayanamayıp lavaboya gittiğinde zar zor nefes alabildiğini hissetmişti ancak birden kapı açıldığında hızlıca elini suyun altına tuttu, boşuna geldiği belli olmasın diye telaşlanmıştı.
San içeriye girdiğinde onun da diğerinden farkı yoktu. Resmen kalbi ağzında atıyor gibiydi. Yerinde bile duramamış hemen peşine takılıp gelmişti. Wooyoung onun geldiğini anlarken inat etmiş gibi başını yerden kaldırmadan elini yıkamaya devam ederken ona doğru adımladı. Tam arkasında durduğunda Wooyoung başını kaldırır kaldırmaz aynadan San'ı gördü, çeşmeyi kapattı ve eli orda öylece kaldı.
Aynı rüyasındaki gibi, San'ın cüssesi kendi bedenini arkadan tamamen kaplamış gibiydi. Rüyasında hissettikleri şu ankilerin yanında bir hiçti.
San bir elini onun beline sararken kafasını eğip omzunun açık bıraktığı tenine dudaklarını bastırarak gözlerini kapatmıştı. "Çok güzel olmuşsun."
Wooyoung'un dizleri titrerken aynadan bir an olsun gözlerini ayırmamaya çalışarak onu izliyordu. San dudaklarını ordan çekerek burnunu sürttü ve birden başını kaldırıp aynaya bakmasıyla Wooyoung'un gözleriyle buluştu.
Wooyoung hemen kendisini geri çekerek peçete alıp elini kuruladıktan sonra yavaşça arkasındaki San'a döndü.
"Kaçma benden." dedi San.
"Kaçmıyorum." Wooyoung ona doğru adımladı. Geri çekilip ileri adımlamak arasında kalıp dursa bile bir şekilde etkisi altına girmişti. Geldiğinden beri aralarında dönen hislerin patlamasını yaşıyordu sanki.
Ne olduysa oradan sonra koptu.
San da aradaki mesafeyi kapatıp ona yaklaştıktan sonra çocuğun çenesini tutarak yukarıya kaldırdığı gibi kendisine yapıştırıp öpmeye başladı. Öyle bir öpüyordu ki ağırlığını diğerinin üstüne verip geriletirken bir yandan da sıkıca sarmıştı. Wooyoung her gerilediğinde arkadaki kabinlere doğru ilerliyorlardı.
Bir eliyle kapıyı ittirip Wooyoung'u içeri soktuktan sonra kendisi de girerken tekrardan kapıyı kapattı ve bu kez öpüşmeleri daha da tehlikeli bir boyuta taşındı.