Wooyoung arkadaşlarının ısrarına dayanamamış hatta kafamı dağıtırım, değişiklik olur diyerek onların dışarı çıkma teklifini kabul etmişti. Bu konuda oldukça hevesli olduğu için hazırlanırken kendisine her zamankinden daha da özenmişti.Wooho ondaki değişikliği fark edince açık kapıdan içeriyi görecek şekilde ayakta dikilmiş ikizinin aynaya bakarak kendisini incelediği görüntülere şahit olmuştu.
En sonunda dayanamayıp "Nereye?" diye sormuştu çünkü onun dışarı çıkıp gezesi pek gelmezdi.
Wooyoung aralık kapıdan kendisine bakan ikizini görünce ona döndü. "Çocuklar takılalım dedi de kabul ettim bende. Bu akşam hiç evde durasım yok."
"Yarın okulun var ve sen gece dışarı çıkıp belki de içeceksin öyle mi? Kimsin sen ve kardeşime ne yaptın?" Tek kaşını kaldırmış Wooyoung'u sorgularken gerçekten ciddiydi, şakayla sormuştu ama çok ciddiydi çünkü bu ikizinin davranışlarına benzemiyordu.
"Abartma," Wooyoung ona göz devirerek tekrardan aynada kendine bakıp onaylamış ve odasından çıkmıştı. "Sen demiyor muydun arada sırada arkadaşlarınla çık diyen?"
"Evet ama bir anda her şeyin tam tersini yapınca alışkın olmadığım için şaşırdım." dedi Wooho. "Kaç gibi gelirsin? Çok içmezsin değil mi?"
Wooyoung ona garip garip baktı. Her zaman kendi sorduğu soruları bu kez onun kendisine sorulduğunu duyunca sırttı. "Merak etme, gittiğim yerleri de biliyorsun zaten."
"Hangi kafeye gidiyorsun?" Wooho yine eskisi gibi sakin bir yerde buluşup sohbet edeceklerini düşünerek sordu.
"Kafeye gitmiyorum. Eğlenceli bir yerlere gidelim dediler."
"Kulübe mi gidiyorsun?" derken ses tonundaki özenmişliği bastıramadı Wooho.
"Sen de mi gelmek istiyorsun?"
"Olabilir. Belki? Neden olmasın? Olur mu ki?" Wooho telaşla bir şeyler sıraladığında Wooyoung ne oluyor dercesine ona baktı. "Yani Sang'a sormam gerekir mi?"
"Sang'a niye soruyorsun? Kardeşinle dışarı çıkmak için ondan izin mi alacaksın Wooho, beni sinirlendirme." Wooyoung sinirli bir şekilde bakışlarını ondan çekmişti.
Wooho'nun birden gözleri parladı. Haklıydı ve eğlenmek istiyordu hem Wooyoung'da yanındaydı. "Tamam o zaman ben hemen hazırlanıp geliyorum."
"Çabuk ol."
***
Sang sinirle geriye yaslanırken dizini titretmeye başlamıştı bir yandan da kendisini izleyen San'a bakışlar atıyordu sonra da tekrardan pes edip koltuğa bıraktığı telefonuna bakıyordu.
"Saat kaç oldu hâlâ bana cevap vermiyor." diyerek isyan edip San'a açıklama yaptığında San kaşlarını kaldırıp şimdi anlaşıldı der gibi başını salladı.
"Sakin ol biraz."
Bir süre sonra Sang'ın telefonu çalmaya başlayınca Wooho sandı ama arayan arada sırada görüştüğü arkadaşlarından biri olunca şaşırdı. "Of seninle uğraşamam şimdi."
"Kim?"
"Bizim çocuklardan biri. Arayası tuttu bununda." Birkaç çalıştan sonra arama son buldu, tekrardan arandığında Sang yüksek sesle ofladı. "Eh sikerler."
San ona dönüp ne yaptığına baktı.
"Ne var bu saatte?" dedi Sang telefonu açarak. "Ne?" diye sessizce sordu. "Kapat."