"Nereden çıktı yine bu?" dedi San hemen ayağa kalkarak. Gördüğü manzaradan hiç hoşnut değildi.Dersten çıkan Wooyoung'un arkasına takılmış Yeonjun'u görünce yanındaki arkadaşına söylenerek gözünü bir an olsun ordan ayırmadan sinirle solumuştu.
"Hadi bakalım sert çocuk görelim seni." Mingi onunla dalga geçer gibi konuşsa da ayaktakinin yüz ifadesi değişmemişti, çok ciddi duruyordu ve bu hali diğerinin dudaklarını ısırıp gülme isteğini bastırmasına sebep olmuştu.
San dönüp Mingi'ye ters bir bakış attıktan sonra hiçbir şey demeden Wooyoung'a doğru yürümeye başlamıştı. Zaten okula götürüp getirdiği için bir şekilde yine buluşacaklardı bu yüzden yerinde durması için hiçbir sebep yoktu. Özellikle içinde hissettiği kıskançlık duygusunu bastıramadığından yerinde durması daha da zor olurdu.
Yeonjun'un seslenişi Wooyoung'u yerinde durdururken bu durumdan memnun değildi.
"Aklımdan çıkmıyorsun bir türlü. Hatalıydım. Gerçekten sorun yapmayacağım artık, kardeşin için bu kadar endişelendiğini bilmiyordum." Yeonjun onu tekrar ikna etmek için çabalıyordu ama diğeri ona sadece boş boş bakıyordu. "Cevap vermeyecek misin?"
"Bitti mi?"
"Wooyoung yapma böyle. Seni unutmayı denedim ama olmuyor. Bir şans daha versen-"
Wooyoung oflayarak kafasını çevirdiğinde San'la göz göze gelir gelmez duruşunu dikleştirip tekrardan Yeonjun'a döndü. "Hayatımda biri var."
Bir anda söyleyivermişti, aralarındaki durum kesin olmasa bile kendi içinde hissettiği duyguları bastırmasına gerek yoktu. Ayrıca Yeonjun'u başka türlü nasıl kendisinden uzak tutacağını bilmiyordu. Bu duruma bir kez daha devam ederse kalbini kırabilirdi çünkü hiçbir konuda kendisine ısrar edilmesini sevmiyordu.
Yeonjun onun baktığı yere döndü. Tekrar onunla karşılaşmıştı. "O mu?" Çenesiyle onlara doğru ilerleyen kişiyi işaret etti.
"Evet." dedi Wooyoung hemen bir an önce yanından gitmesini istiyordu. Üstelik San iyice onlara yaklaşmıştı.
"Belliydi," Yeonjun tekrardan karşısındakine döndü. "Seni sürekli onunla görüyordum ama kendimi kandırmaya çalışmışım herhalde."
Wooyoung ona döndü ama hiçbir şey demedi, ne demesi gerektiğini de bilmiyordu sadece gitsin istiyordu. San tam yanlarına yaklaştığında Yeonjun'a dik dik bakıyordu, kaşını kaldırmıştı. Yeonjun, Wooyoung'a kafasını sallayıp tamamen onu kaybettiğini anladıktan sonra sessizce ortamdan uzaklaşmıştı.
Wooyoung yanındaki San'a baktığında onun hâlâ giden çocuğun arkasından baktığını fark edip dikkatini çekmek için tam önüne geçtiğinde San bakışlarını onunkilerle anca buluşturmuştu.
"Bize gidelim." dedi birden.
Onaylayarak "Olur." demişti Wooyoung.
Okuldan çıkıp eve gittiklerinde kapıyı açıp içeriye tam girdikleri anda Wooho'nun montunu gördü Wooyoung ve geriye adım attı. O burdaysa içeri girmezdi hatta Sang burda olduğu için hiçten girmezdi, üstelik rahat bile hissedemezdi.
Sang'ın kapısı kapalı odasından duyulan inleme sesiyle San'la göz göze gelip evin dışına doğru geriye adımladı.
San da aynı onun gibi geriye doğru çekilmişti. Bu garip ortamda daha fazla kalmalarına gerek olmadığı için even gitmeleri gerekti. Sang onun geleceğini söylememişti, zaten konuşmadıkları için San'ın da bunu tahmin etmesi gerekti.
"Bize gidelim." dedi Wooyoung.
San kapıyı kapatıp geriye çekildi. "Bence gitmeyelim dışarı çıkıp gezelim ne dersin? Sürekli eve kapanıyoruz seninle gezmek istiyorum."