25. Bölüm

330 61 79
                                    


Bir çiftin keyfi yerinde bahçeye doğru ilerlerken diğer çift bahçe köşesinde konuşuyordu.

Sang bahçede köşeye çektiği Wooho'yu kimse görmeden bir şekilde konuşabileceğini düşünmüştü, tahmin ettiği gibi onu etkisi altına aldığı için de daha fazla üstelemesiyle de kendisini kaybetmeye başlamıştı. İki yanağını elleri arasına alıp yüzünü yaklaştırmış, gözlerini bir an olsun ayırmadan onunla konuşurken Wooho ona bakarken bütün mantığını kaybetmiş gibiydi.

"Gidemezsin onunla duydun mu?" Sang hâlâ konuşmasına devam ederken diğerinin yüzünü tarıyarak tepkilerini ölçmeye devam ediyordu.

Wooho başını salladı.

"Aklında hâlâ ben varım benim de aklımda sen varsın. Wooho biz aynı kişiyiz uzak kalamayız birbirimizden."

"Biliyorum." Aynı onun gibi sessizce konuşmuştu Wooho.

Hâlâ ona ilgi duyduğu için kendisine ne yapılsa yapılsın kabul ediyormuş gibiydi. Sang bundan güç alıyormuş gibi uzanıp gülümseyerek dudağından kısaca öpmüş, ellerini onun dirseklerine götürüp gitmesin diye sıkıca tutmuştu ama o hiçbir yere gitmiyordu zaten.

Wooyoung kardeşiyle bahçede buluşacakları için San'la birlikte oraya doğru yürürken gördüğü manzara yüzünden sinir beynine sıçramış olduğundan San'ı bıraktığı gibi oraya doğru yöneldi. Attığı adımlarla birlikte sanki vücudu git gide daha da titremeye başlıyordu.

"Sang!" Az kalmış mesafeden bağıran Wooyoung koşar adımlarla oraya varıp Wooho'yu kurtarmaya çalışırken Sang'ın kolunu ittirdiği gibi kardeşi kurtarmıştı. "Bırak kardeşimi!"

San da onun peşinden koşarak yetişip ne olduğuna bakmaya başlamıştı ama Wooyoung öfkeyle bir an olsun bakışlarını Sang'dan çekemiyordu.

"Ne yapıyorsun ona? Canı acımış görmüyor musun?" Sang'a bağırmaya devam ederken Wooho'yu kırılgan bir parçaymış gibi tutmaya devam edip bir yandan da montunun bileklerinden kaldırarak iz bırakmış mı diye incelemeye çalışıyordu ama Wooho onun ellerinden kendisini kurtarmıştı.

"Karışma sen." Sang gözlerini bir an olsun Wooho'dan ayırmadan Wooyoung'la konuştu. Tekrardan Wooho elinden gidecek diye korkuyordu hatta o gelmeseydi araları düzelecekti diye düşünüyordu.

"Onunla ilgili her şeye karışırım beni sinirlendirme artık senden gerçekten bıktım." Wooyoung bunları söyleyip bir yandan da ileriye yürüyerek Sang'ın üstüne saldırmaya çalışacakken San araya girip onu tutmaya çalıştı.

"Wooyoung dur."

"San çekil." Wooyoung araya geçmeye çalışan San'ı itmeye çalışırken gözü dönmüş gibiydi onun için Sang düşmanına dönmüştü ve San için kim olduğunu unutmuştu. Başka biri gibi görüyordu onu.

Wooho arkadan ikizinin kolunu tutmaya çalışırken San tekrardan araya girdiğinde Wooyoung'la arasında ciddi bir bakışma geçti.

"Wooyoung, o benim kardeşim." Ona bakarken iki tarafı da durdurmaya çalışıyordu en çok da Wooyoung'u çünkü Sang'a saldırmaya çalışan oydu ve kendisi de aynı Wooyoung gibi kardeşini korumaya çalışıyordu.

San'ın sözü saldırmaya çalışan çocuğu tamamen durdurup ne yapmaya çalıştığının farkındalığını yeni yeni fark etmesini sağlarken soluklanarak sinirini yok etmesini sağlamıştı. Kendisini San'ın yerine koyarak geriye doğru bir adım atıp derin derin nefesler vermeye çalışmıştı. Konu Wooho olunca o da kendisini kaybediyordu.

Sang bu durumu fırsat bilerek gözlerini kısarak ona bakmıştı. "Asıl ben senden bıktım. Wooho'yu rahat bırak artık kendi kararlarını versin."

twins |woosan|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin