"Hyung cübbeye oturuyorsun!"Wooyoung telaşla bağırınca Mingi yerinde sıçrayarak yana doğru kayıp özür dileyen bakışlarını ona atmıştı.
San aynı söylediği gibi mezuniyete gelememişti. Cübbeyle bir fotoğrafı bile olamayacağı için Wooyoung bu duruma el atmak istemişti. Okulun yanlarında küçük bir parkı onun için hazırlıyorlardı, cübbe almışlardı ve arkadaşlarını da çağırmıştı.
San'ın hiçbir şeyden haberi yoktu hatta Sang'ı Wooyoung'la görüştürmek için okulun önünde buluşma kararı almışlardı. Wooyoung ona Sang'ı buraya getirmesini söylemişti çünkü onsuz bir mezuniyetin anlamı olmayacağını San kendi ağzıyla söylediği için herkesin tam olmasını istiyordu.
Genç çocuğun bulduğu fikir San'ın arkadaşlarını çok fazla etkilemişti, hepsi birlikte toplaşıp ellerinden geleni yaparken geriye bir tek beklemek kalmıştı. Hepsi oturmuş beklerken ayakta heyecanla bekleyen Wooyoung telefonuna geldiklerine dair bir mesaj almıştı.
"Ben gidiyorum." dedi Wooyoung hemen kalabalık gruba bakarak diğerleri onaylarken son kez fotoğraf çekileceği bölgeye baktı. Her şey yolundaydı. "Sang'la görüştükten sonra ikisini de buraya getireceğim."
"San'ı öyle gördüğümde ağlayabilirim." Mingi başını arkaya çevirdi Hongjoong onun sırtını sıvazlamıştı.
"Başka bir zaman olsa dalga geçerdim ama şu an aynısını demek üzereyim." Seonghwa da ona eşlik edince Hongjoong pes etti.
"Ben de."
"Ağlamış bir şekilde gidersem tüm sorumluluğu size yıkarım." dedi Wooyoung.
"Git hadi." Seonghwa el işaretleri yaptı.
Wooyoung son bir kez daha ortamı inceledi. Her şey yolundaydı. Her şey gerçekten yoluna girdiği için hayal gibi geliyordu.
Gergince attığı adımlarla birlikte arkasındaki sürprizle birlikte biraz sonra Sang'ı kendi gözleriyle iyileşip iyileşmediğini görecek olması derin derin nefesler aldırmaya başlamıştı. Titremeye başlayan dizlerine artı olarak avuç içleri terlemeye başlayınca ellerini dümdüz tutup yürümeye başladı.
Çok az kalmıştı. Birkaç adım daha.
Okulun girişine geldi.
İki kişi gözlerinin önünde duruyordu.
Okulun önünde San'ın ona gülümseyen yüzünü gördü, yanında da eskiden geldiği okuluna bakan hâlâ sarı saçlarını bozmayan Sang'ı gördü. San elini ikizinin omzuna koyduğunda ne oldu dercesine ona baktı Sang daha sonra da Wooyoung'a döndüğü gibi gülümsedi daha önce hiç gülümsemediği bir şekilde.
Wooyoung hız kesmeden oraya doğru yaklaştı.
Aylar sonra ilk defa Sang'ı görebildiği için kafasında eksik kalan düşüncelerin yerlerini tamamlamaya başlamıştı. Ancak bir durum vardı, korktuğu tek şey Wooho'ya benzediği için Sang'ın başka türlü bir tepki vermesiydi ama Sang hiçbir türlü ifadesini bozmadığında öyle bir rahatlamıştı ki tam önlerinde durduğunda Sang'ın kendisine uzattığı elini sıktı.
Aynı Wooho'nun istediği gibi olmuştu. İyi anlaşalım sözünü verip el sıkıştıkları gibi şimdi de selamlaşmak için el sıkışmışlardı. İkisinin de aklına o ismi geldiği gözlerinden geçen duygudan bile belliydi.
Sang'ın yüzüne dikkatlice baktığında yüzüne renk geldiğini hatta biraz da kilo aldığını fark etmişti. Gerçekten de onu son gördüğü halinden eser yoktu, sonunda o halini aklından silebilecek bir görüntüyle karşı karşıya kaldığı için memnuniyetle konuştu Wooyoung.