Huysuzca mırıldanarak bedenini yatağında kıpırdattı Wooyoung. San ondan önce uyanmıştı, kendisi de onun mutfakta çıkardığı sesler yüzünden aslında çoktan uyanmıştı ama gözünü açmaya hali yoktu şimdiyse San yanına tekrardan uzanmış yüzünü akşam yıkadığı saçlarına, tenine yaklaştırıp burnunu sürtüyordu. Bir nevi Wooyoung bağımlısı olmuş gibiydi."San." diye sızlanarak yüzünü iyice yastığa gömmeye çalıştı Wooyoung ama San onu yataktan kaldırmadan pes etmeyecekti. Eliyle onu ittirmeye çalıştı. "San yapma."
"Benim bir an önce seninle yaşamam lazım böylece her sabah bu şekilde uyanabiliriz." San tekrardan burnunu ona sürterken altındaki bedeni kıkırdatmıştı. Geriye çekilerek poposunu patpatladı. "Kalk hadi içeride bekliyorum."
O giderken Wooyoung yatakta gerinip kendisine gelmeye çalışmıştı. Bu birlikte yaşama olayına nasıl girişeceklerdi bir yandan da bunu düşünüyordu. Yataktan bedenini kaldırarak yarım yamalak açtığı gözleriyle banyoya doğru ilerleyip yüzünü yıkadı, kuruladı ve istikrarla ona doğru yürüdü. San bakışlarını ona yöneltti ve sandalyesini biraz geriye doğru ittirince kucağına oturdu, bacaklarını da boş kalan sandalyeye uzanıp başını omzuna yaslamıştı. Hâlâ gözleri kapanıyordu.
San bir kolunu onun etrafına sararak düşmesini önledi. "Dur tahmin edeyim, çok fazla düşünüp akşam uyuyamadın o yüzden ayılamıyorsun?"
"Cık," Boynundan kafasını kaldırmadan bekledi bu sırada San kahvaltı yapmaya başlamıştı. "Hayır, çok iyi uyudum hatta o kadar yorulmuşum ki aralıksız uyudum."
San gülümseyip çubuklarının ucundaki yemeğini Wooyoung'a uzattığında ağzını açtı ve kabul edip çiğnemeye başladı. Bir süre bu şekilde kahvaltı ettikten sonra San yerinden kalkıp onu da kucağından indirmişti.
Wooyoung telefonuna hiç bakmadığını fark etti. Oradan koşar gibi çıktıktan sonra neler yaşandığını tahmin bile edemiyordu belki de ortalık karışmıştı? Ama böyle bir şey olsaydı telefonları açıktı sesini duyardı bu ihtimal telaşını hemen yok edip soluklanmasını sağladı. Eline aldığı telefonunda Wooho'dan bir mesaj vardı.
"Wooho halletmiş akşamki durumu hatta biz de yalnız kaldık diye teşekkür ediyor." dedi yüksek sesle sesini San'a duyurmak istercesine.
San masayı toplarken sırıttı. "Demiştim."
"Annemle baban anlamıştır."
"Anlasınlar."
Telefondan başını kaldırıp San'a baktı, ifadesi değişmemişti oldukça rahat duruyordu. Babasıyla bir süredir konuşmuyordu. Babası utanıyor muydu, pişman mıydı yoksa onu suçluyor muydu hâlâ onu da bilmiyordu buna rağmen sakin kalabiliyordu. Ona çok özeniyordu.
Wooyoung onun gibi sakin olabilmeyi dilemişti, en azından bir kez olsun.
***
Sang'la San ikizlerin kapısının önüne gelmişlerdi. San zile basmış, kapı açılmıştı ama şaşırdığı durum karşısında şaşkınca onun adını söylemişti.
"Wooyoung?"
Kapıyı açmış çocuğun saçlarına bakarken ne olduğunu anlamaya çalışıyordu hatta neden öyle şaşırdı diye Sang yandan eğilip kapıdaki kişinin yüzüne bakınca olayı anlayıp sırıtmıştı. Wooyoung ona kötü kötü bakıp tekrardan San'a döndü ve arkasındaki ikizini işaret etti.
"Bu geri zekalı saçımın bir kısmını yaktığı için yamuk durmasın diye kestirmek zorunda kaldım!" diye bağırdı.
"Ben mi dedim sana ocağa yaklaş diye?" Wooho hemen cevabı hazırda tutuyormuş gibi hızlıca geri cevap verip çıkmak için son dokunuşlarını yaparak kapıdaki Sang'ı görünce gülümsemişti.