32. Bölüm

263 57 44
                                    


Günler birbirinin kopyası olmuşken Wooyoung oturduğu yerden ikizinin artık boş kalmış odasına bakmıştı. Yüzünde oluşan tebessümle sanki tekrardan içerden çıkıp yine haksız olduğu bir konuda hiçbir şey yapmamış gibi karşısında duracak ve sinirini bozacakmış gibi geliyordu.

Çok özlemişti.

Tek başınayken günler geçmiyordu, günlerin artık çabuk geçmesini istiyordu.

Durumunu merak ettiği için telefonunu alıp annesini aramak istemişti. Sürekli sormamak için kendisini durdurmaya çalışıyordu çünkü bir gün diğer günün aynısıyken hemen iyileşmeyeceğini o da biliyordu. Yine de merak ediyordu, elinde değildi.

Telefonu hoparlöre alıp koltuğun kenarına bırakarak ağrıyan başına masaj yapmaya başlamıştı. Düşünmemek için ders çalışmak ve çizim yapmak dışında herhangi bir boşluk bulduğu anda uyuyordu, çok fazla uyuyordu.

Birkaç çalıştan sonra annesi telefonu açmıştı.

"Ne yapıyorsunuz?" dedi Wooyoung.

"Bekle," Annesinin hızlı hızlı hareket etme sesleri gelmişti, Wooho yanında olduğu için büyük ihtimalle başka bir yere geçiyordu.

"Wooho nasıl?"

"İyi iyi. Yemek yedi şimdi de babanla oturuyor." Annesi rahat bir yer bulunca anca konuşabilmişti.

"Onunla konuşmak istiyorum. Telefonu ona verir misin?" dedi Wooyoung.

Wooho bir süredir ondan kaçıyordu, onunla sadece ilk dönemler iyiyim tarzında geçiştirmeli konuşmalar yaşadıktan sonra bir şekilde Wooyoung ne zaman istese annesine bahane uydurtup telefonlarına çıkmamaya başlamıştı. Neden kaçtığını bir türlü anlayamıyordu.

Bir süre sessizlik yaşandı. Annesi iç çekerek tekrardan içeriye doğru yönelmişti ama herhangi bir ses gelmiyordu. Wooyoung tekrardan karşı taraftan cevap gelene kadar beklerken dudağını gergince dişlemişti.

"İstemiyor Wooyoung." dedi kadın birden. "Telefonu uzattım ama kafasını sallıyor sadece."

Wooyoung sesli bir şekilde ofladı.

"Neden hâlâ benden kaçıyor?" İsyan eder gibi söylenmişti. "Merak ediyorum onu, asıl benden kaçmaması gerekmez mi? Ben onun ikiziyim herkesten önce benimle konuşmasını bekliyordum."

Wooyoung aslında ikizine söyleyemediklerini bir bir annesine söylerken bir yandan da içindekileri döküyor gibiydi. Rahatlamaya çok fazla ihtiyacı vardı.

Annesi tekrardan hızlı hızlı başka odaya geçmişti.

"Geçen gün sıkıştırmaya çalıştım utanıyorum dedi. Bilmiyorum artık onu o halde buldun diye mi utanmaya başladı seni tek bıraktığı için mi anlayamadım. Bana bir şeyler söyleyip durdu bir daha da açmadı konuyu." dedi annesi sıkıntıyla.

Wooyoung içinden sabret demişti kendisine. Başka yapacak bir şeyi yoktu, her şey için sadece beklemesi gerektiğini kendisi de bildiği için bir daha bu konuyu açmamak üzere kapatacaktı. "Tamam sorun değil, yeter ki iyileşmeye devam etsin."

"Merak etme iyi bakıyoruz biz ona."

"Gelmek istiyorum ama benimle konuşmaktan bile çekiniyorsa görürse ne hisseder? Onu daha kötü yaparım diye gelemiyorum."

"Bilmiyorum, yavaş yavaş alışacaktır. Yakında seni özlediğinde benden arayıp konuşmaya başlar belki de." dedi annesi ve birden ses tonunu kısıklaştırdı. "Zaten özlüyordur da bu utancını atarsa konuşur. Siz hep birlikteydiniz özlemiyor olması mümkün değil. Yakında konuşur seninle merak etme."

twins |woosan|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin