Kafasını yorgunlukla geriye attı Wooyoung. Kardeşi deminden beri odasından çıkmıyordu, bir şey olduğu belliydi hatta söylene söylene odasında dolanarak telefondan birilerini arayıp ulaşmaya çalışıyordu ama bir türlü cevap alamadığı için kendisine sövüyordu.Odasının kapasını açıp salona geçtiğinde ikiziyle gözlerini buluşturup konuşmasını bekleyen Wooyoung onun kızarmış gözlerini gördüğü gibi ayaklanmıştı. Ciddi bir şey olduğu belliydi ama onun konuşmasını beklemişti, sıkıştırmamıştı.
Wooho derin bir nefes alışverişi yaşayıp omuzlarını düşürerek onun tam karşısına geldi. "Kıskançlık yaptım diye tartıştık, şimdi de bakmıyor telefonlarıma."
Sakin kalmaya çalışarak başını salladı Wooyoung. Sang'dan bahsettiğini anlamıştı hemen. Olayı anlamak adına kolunu okşamak için hamle yaptı. "Suçlu olduğu için mi bakmıyor yoksa ona inanmayıp sinirlendirdiğin için mi?"
Başını suçlulukla eğdi birden Wooho. Hızlı kararlar verip birden çıkışan birisi olduğu için ne olduğunu ikizi anlamıştı bile. Ona tanıyordu ve Wooho'nun şimdiden pişman olduğuna da oldukça emindi.
"Ona inanmadım meğerse gerçekten doğruyu söylüyormuş. Ne yapacağım Wooyoung? Evinde midir, evine mi gitsem? Böyle duramam ben kafayı yerim evde."
Wooyoung telaşlı biriydi, Wooho her ne kadar daha rahat takılsa da böyle durumlarda ondan da telaşlı birine dönüşebiliyordu bu yüzden Wooyoung kardeşi bu durumun peşini bırakmayacağını bildiğinden telefonunu eline alarak San'a sormak istedi.
"Bekle." Geriye doğru gidip koltukta bıraktığı telefonunu eline alarak mesaj kısmına girdi. Böyle şeylerden çekinmeye başlasa da ilk karşılaştıklarında bu durumları konuşacakları için numaralarını vermişlerdi sonuçta.
Dün kendisini eve bıraktığından beri konuşmamışlardı, biraz çekinse de en azından benimle ilgili bir durum değil diyerek parmaklarını ekranda hareket ettirdi.
"Hyung acaba Sang evde mi? Wooho oraya gelmeyi düşünüyor suçlu olduğunu fark etmiş." yazarak yollamıştı.
Wooho olduğu yerde parmaklarıyla gözlerinde sinirden biriken gözyaşlarını siliyordu. Nasıl bu kadar kendisini kaybetmişti kendisi de bilmiyordu. Sang'a güvenmeyi seçmemişti, başkalarına inanmıştı. Ona bağırıp doğru düzgün dinlememişti bile.
Geçen birkaç dakikadan sonra Wooyoung'un telefonundan mesaj sesi yükseldi. Elindeki telefonu kaldırıp ekrana bakmıştı hemen.
Kimden: San Hyung
Evde. Morali bozuk biraz. Kötü bir şey oldu değil mi?"Sang evdeymiş," dedi Wooyoung. Kardeşi başını kaldırıp hemen arkasını dönerek odasına doğru yönelirken telefonunu cebine sıkıştırdı. "Seni böyle bırakamam ben de geleceğim."
"Tamam gel yeter ki göreyim onu." Hemen kapısını kapatıp üstünü değiştirmeye gitmişti.
San gördüğü mesajla koltukta oturmuş boş boş televizyona bakan Sang'a dönmüştü. Eve geldiğinden beri düz bir ifadeyle duruyordu. Sang genelde saçma sapan konuşup şakalar yapan canını bile sıkan türde bir insandı, bu kadarına o da şahit olmamıştı.
"Sang?" dediğinde başını yasladığı yerden kaldırmadan yana savurur gibi San'a bakmıştı. İfadesiz gözleri görünce kaşlarını çattı San. "Ne oluyor? Anladığım kadarıyla Wooho iyi değilmiş aynı senin gibi. Toparlansana artık."
Sang birkaç saniye onun suratına baktı daha sonra Wooyoung'la konuştuğunu anlayıp yavaşça gözlerini kırpıştırdı. "Ben gerçekten bir şey yapmadım San. Her şeyi yanlış anlayıp beni suçladı, inanmadı bana."