Hastanenin kapısından çıktığında yorgun bedeni ile arabaya yürüdü. Tek isteği gidip hemen uyumaktı ama önce bir şeyler yemeliydi. Gece kalabalık olduğundan doğru düzgün oturma fırsatı bile olmamıştı. Güneş ışıkları yeni yeni şehri aydınlatırken "Buğra" Diye bağıran oğlanın sesiyle durmak zorunda kaldı.
Yorgun gözlerle başını çevirdiğinde kendisine doğru gelen oğlanı görüp hafifçe gülümsedi. Semih hastanede tanıştığı biriydi ve gerçekten ona karşı çok iyiydi. Kendisine göre biraz ufak olsa da güzel bir çocuktu. Ayrı bölümlerde olsalarda yemeklerde tanışma fırsatı olmuştu.
"Gidiyor musun?" O yanına geldiğinde yavaşça başını salladı.
"Gece yoruldum baya oturmadık hiç. Gidip uyuyacağım hemen. Araban yoksa bırakayım seni de" dedi ama olduğunu biliyordu. Nezaketen sormak istedi. Semih kara gözleri ile kendisine bakarken hala dinç olması hoşuna gitmişti. Enerjik insanları severdi.
"Yok arabam var da. Gidip kahvaltı edelim mi diyecektim. Bildiğim bir börekçi var yakınlarda. Güzel olurdu"
Oğlan kendisine hevesle bakarken bir an kabul etmek istedi ama şuan isteği yoktu. O manyak yüzünden hala kendisine gelememişti. Bir de görürse bu oğlanın da başına iş açacaktı biliyordu. Orhan dövsün istemiyordu.
"Sağol ama cidden yorgunum. Başka zaman yapsak olur mu? Gidip uyusam çok iyi olacak. Ama sözüm olsun"
"Hadi ya. Tamam o zaman. Bu arada numaranı versene herkesin aldım senin yok. Tabii istersen"
Oğlanın bozulan yüzünü gördüğünde içinde vicdan azabı olsa da sessizce başını salladı. Cebinden telefonu çıkarıp numarasını söylediğinde kendisini çaldırmasını bekledi. Bir an önce gitmek istiyordu. İsmini kaydettiğinde çöken yorgunluk daha belirgin olurken "Görüşürüz o zaman yarın" dedi.
"Tamam ama unutma bak sözün var"
Buğra istemsizce gülümserken "Tamam söz" dediğinde arabasına doğru ilerledi. Kendisine karşı iyi olsa da niyetini çözebilmiş değildi. Zaten iş yerinden biriyle duygusal bir şey yaşarsa olmazdı. İlerde başına bela olacağını biliyordu. Kimseyle yüz göz olmak gibi bir derdi yoktu.
Semih başka yöne giderken kendisi arabasına geldiğinde yorgun bedenini koltuğa bırakıp bir kaç saniye gözlerini yumdu. Belki de eve giderken bir yerden börek alabilirdi. Keşke ailesi yanında olsaydı, o zaman böyle dertleri olmayacaktı. Ama babasının işinden dolayı gelememişlerdi. Özlüyordu onları. Ailesi hep arkasında duruyordu ve onlara sahip olduğu için mutluydu.
Kapalı gözleri ile başını koltuğa yaslayıp derin bir nefes alırken uyuyacağını anlayıp kendisini toparladı. Aç karnına da yatmak istemiyordu. Hızla arabayı çalıştırıp yakın olan mahalleye doğru sürdü.
Bir kaç yıldır burada olsa da kendisini yabancı hissettiği mahallesine baka baka sonunda bir fırın buldu. Hep daha erken açtıkları için şanslıydı. Annesi bu halini görse kesin çok kızardı ama bir de evde iş yapamazdı. Sevinçle arabadan çıktığında daha yaka kartını bile çıkarmamış olması umrunda değildi. Üstü hastane gibi kokuyordu ama seviyordu.
Seri adımlarla güzel kokan fırına girdiğinde direkt gözleri böreklere takıldı. Gerçekten çok acıkmıştı. Ev yemeğine hasret kalsa da idare etmek zorundaydı.
"Vay vay hoşgelmişsin doktor oğlan" kendisine seslenen yaşlı adamla yüzünde kocaman bir gülümseme olurken hızla onun yanına ilerledi.
"Sağol amca ama doktor değilim ben." Ona açıklama yapıp gözlerini tazecik böreklerde gezdirdi. "Mis gibi kokuyor ya hepsinden birer tane verir misin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HEMŞİR (bxb)
General FictionTAMAMLANDI Mahallesinde kendince mesleğini yapan Buğra ve başına bela olan komşusunun hikayesi Bxb konudur Olaylar ve karakterler tamamen hayal ürünüdür +18, küfür ve şiddet içerir...