24

6.7K 372 69
                                    

Buğra sevgilisinin kolunun altından bir an olsun çıkmadan evi ve Turan'ı izledi. Duydukları yüzünden hala siniri bozuktu ve aklı da sürekli o kadına gitmişti. Sevgilisine güveni olsa da bu kıskanmayacağı anlamına gelmiyordu. Ve Orhan'ı ilk defa çok kıskandığını hissediyordu. Yakışıklı ve genç bir adamın eskileri elbette olacaktı. Hatta olmadı dese de inanmazdı ama eskiler araya parazit gibi girerse aşırı can sıkabilirdi.

Oturduğu koltukta boş boş önüne bakarken yanındaki adam yine onu kendisine doğru çekti. Sadece soru sorulduğunda cevap veriyordu ve Turanla da muhatap olmak gibi bir derdi yoktu. Geldiklerinden beri kaç kere onlara bakarak sinirlendiğini ve sanki kıskanır gibi olduğunu görmüştü. Hissediyordu. Artık emin bile sayılırdı ama Orhan ona çok güveniyordu.

Yemekte yapılan sohbette onun homofobik bir adam olduğunu ve ikisini de kabul etmekte zorlandığını duymuştu. Orhan buna fazlasıyla inanmıştı ama kendisi asla inanmadı. Turan homofobik kalıba sıkışmış bir manyaktı. Bakışlarından anlıyordu.

"Buğra istiyorsan gidelim yavrum. Uykun mu geldi?" Sevgilisinin ise hiç bir şey olmamış gibi davranmasına ayrı sinir olsa da sakin duruyordu. Eve gidince hesabını elbette soracaktı.

"Yani yemek yeyince öyle oldu. Gidelim artık Turan kusura bakmazsa eğer. Yarın iş var sonuçta" dedi mesafeli sesiyle. O sırada elinde koca tepsiyle gelen adama çevirdi başını. Bu mahallenin erkeklerinin ortak özelliği hamarat olmaları olabilirdi. Çay getirmişti ve hiçte yollayacak gibi değildi.

"Hayırdır nereye. Buğra sevmedi beni galiba hiç gözü sürekli kapıda he. Çay koydum içeriz diye. Öyle yedim gideyim yok bizde"

Turan tepsiyi getirip sehpaya koyduğunda Buğra alt dudağını dişleri arasında ezip başını pencereye çevirdi. Sevmek zorunda değildi ve iyi bile susuyordu. Onları öldürecek gibi bakan iki yüzlü bir adamdan başkası değildi Turan. Sevgilisinin verdiği değeri görüyordu o yüzden bunu sonra ona düzgünce anlatacaktı.

"Kusura bakma ben çayı pek sevmiyorum. Orhan biliyor. Benimkini de içer o" dedi soğuk sesiyle.

"Hadi ya bilsem kahve yapardım. Bende hiç anlamıyorum ha bu kahve işinden. Biz bir Türk kahvesi biliriz. Herkes dandik isimler sayıyor şaşırıp kalıyorum."

Turan yine gülmeye başladığında yanındaki adamın da güldüğünü duydu. Zaten nefesini bile sırtında hissediyordu ve geldiğinden beri Orhan onu hiç bırakmamıştı. Buğra karşısına oturan adamı izledi bir kaç saniye. Yemekte farklı bakarken şimdi keyifliydi sanki. Dengesiz herifti demek ki.

"Sen niye evlenmedin Turan. Yani bizden büyük duruyorsun ailen falan istemiştir. Yok mu yenge?" dedi. Onu tanımak istiyordu. Turan ve Orhan çayları alırken yine gülümsediğini gördü.

"Kısmet olmadı. Böyle iyiyim. Hem yaşlı mıyım ben yav. Orhan benden 2 yaş küçük."

Onun sorusu ile Buğra alaylı bir ifade ile gülümsedi.

"Orhan fazla genç duruyor ondan öyle geldi bana demek ki. Hem yaşlı olmak gayet normal bir süreç üzülme yani"

Onun bozulan ifadesini gördüğünde geldiğinden beri ilk defa keyifle güldü. Orhan ise onu kendisine çekmiş sessizce çayını içiyordu. Belki de böyle soğuk durması canını sıkıyordu ama elinden başka türlüsü de gelmiyordu. Turan o kadından bahsederek geceyi baştan mahvetmişti.

"Hüseyin nerde Turan. Kaç zamandır sesi soluğu çıkmıyor itin. Bir derdi mi var?" Diye sordu sevgilisi. Konuyu değiştirmek istediği belliydi. O adamı görmemişti Buğra ve görmek istediğinden de emin değildi.

"Valla Orhan o biraz sıkıntılı ya. Sizi kabul edemememiş. Arkanızdan ileri geri konuşmaya çalıştı bir kaç kere bende tavrımı koydum. Dedim düzelmeden çıkma Orhan'ın karşısına kırma kimseyi. Boşver sende hiç uğraşma"

HEMŞİR (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin