53

4.7K 276 117
                                    

Kerim üstünde hissettiği yorgunlukla başını sağa sola doğru yatırırken boynuna taktığı kartviziti elleri arasında sallayarak dışarı doğru yürüdü. Günlerdir yaşadığı tempo sonunda düzene girse de hala işe gittiği için yorgundu. Ama seviniyordu.

Bir ara kendisi bile ümitsizliğe kapılıp Orhan'ın kötü olacağını düşünmüştü. Ama o adam gerçekten güçlüydü. Arkadaşı şimdi mutluydu ve artık ikisi içinde acı günler geçmişte kalmıştı.

Boştaki elini üniformanın cebine sokup dışarı çıktığında gördüğü bir kaç tanıdığa seslendi. Gündüz çalıştığı için bütün akşam koşturmasını kaçıracaktı ama acildekilerden alırdı haberleri. Seviyordu değişik hikayeleri.

Bu hastaneye geldiğinden beri bir sürü olay yaşamıştı. Hayatı boyunca belki de görmeyeceği olaylar dönüyordu. Bazen elinde kelepçe ile gelen mahkumlar oluyordu, bazen de daha kötüleri. Herkesin farklı bir hikayesi vardı. Sırf bu yüzden bile mesleğini çok seviyordu.

"Kerim yarın görüşürüz. Selam söyle Buğra'ya"

Ona bağıran orta yaşlardaki ambulans şoförüne gülümseyip başını salladı.

"Söylerim görüşürüz. Çok hızlı sürme dikkat et" dedi bağırarak. Sözleri ile adam gülerken kendisi önüne döndü. İnsanlara dalaşmayı severdi.

Adımlarını arabasına doğru çevirdiğinde dudaklarına bir ıslık yerleştirdi. Günlerdir direkt eve gidiyor ya da arkadaşının yanında oluyordu. Belki de biraz dışarı çıksa iyi olurdu. Artık Buğra da evinin erkeği olduğu için onunla takılamıyordu. Orhan'ı bırakıp dışarı çıksa kim bilir nasıl delirirdi.

Düşüncesi bile yüzünde sırıtışa neden olurken gözleri etrafı süzdü. O an uzaktan kendisine doğru gelen tanıdık yüzü gördüğünde ıslığı dudakları arasında kalırken, anında kaşlarını çatıp derin bir nefes aldı. Bu çocuğu yine görmeyi beklememişti.

Anıl kendisi gibi üstündeki mavi üniformayı bile çıkarmadan kendisine doğru gelirken yüzünde oluşan garip gülümsemeyi gördü. Sebebini çok iyi biliyordu ve bu sinirini bozuyordu. Bir erkeğin dikkatini çekecek ne yaptığını bile anlamıyordu ama Buğra da görmüştü. Veledin kendisine olan ilgisini görmemek için aptal olmak gerekirdi.

Anıl dağılmış hafif sarı saçlarını eliyle geriye yatırırken Kerim sinirle onu süzdü. Kendisinden ufak yeni yetme bir hemşirdi. Sevimli çocuktu inkar edemezdi. Heyecanlı konuşması bazen istemsizce sırıtmasına bile neden oluyordu. Anıl yine çekingen ifadesi ile karşısına gelip durduğunda Kerim sert sert yüzüne baktı. Normalde insanlara karşı asla kaba olmazdı ama bu çocuğa karşı kibar olamıyordu.

"Yine mi sen lan?" Diye sordu elindekini hala sallarken. Anıl yavaşça başını sallarken bakışları ile bir an garip hissetti. Sanki Orhan'ın Buğra'ya bakışı gibiydi.

"Seni görmeye geldim. Rahatsız mı ettim. Yani eve gidecektim ama yolum buradan geçiyordu. Bende neden olmasın dedim işte"

Oğlan yine heyecanlı heyecanlı kendisini Açıklarken Kerim bir adım ona yaklaştı. Günlerdir aynı bahane ile gelip bir şeyler söylüyordu. Fazla belli ettiğinin farkında bile değildi belli ki. Anıl hafif başını kaldırıp yüzüne bakarken sertçe yutkunduğunu gördü. Bir de heyecan yapıyordu velet.

"Her gün yolun mu düşüyor buraya?" Diye sordu kısık sesiyle. Anıl yüzünü sanki ezberlemeye çalışır gibi bakarken Kerim ilk defa gerildiğini hissetti. Velet hiç sakınmıyordu sanki.

"Yani şey.. biz artık arkadaş sayılırız. Neden olmasın ki. Yolum düşmese de gelirim seni görmeye. Hem öyle işte"

Karşısında heyecandan saçmalayan oğlana sinirle bağırmak istedi o an. Ama manyak çocuk çok masum gibiydi. Yine de kendisini daha tanımadan böyle hissetmesi çok saçmaydı.

HEMŞİR (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin