Barut kokusu; hiç olmadığı kadar rahatsız ediciydi, işimin gereklilikleri arasında barut kokusuna da alışmak vardı lakin bu farklıydı, bu tüm aileme gözler önünde yapılmış bir hakaretti. Zoraki söndürdükleri yangından geriye külden başka hiçbir şey kalmamışken basının bana yönelttiği soruları es geçip asıl olayın gerçekleştiği alana yöneldim.Limandaki gemilerimize dokunulmamıştı, bu da bana yapan kişinin bizi uyardığını söylüyordu. Yangının arkasındaki her kimse; beni uyarmak istemişti, ulusal kanalların söylediğinin aksine kimse Karakum mirasını tehdit etmiyordu. Buna güçleri yetmezdi, hayatımın son on beş yılını bundan emin olarak geçirmiştim. Olay yerine benden önce varmış olan Akın, polislerin yanından koşar adım uzaklaşarak yanıma geldi.
"Polisler ve itfaiye, elektrik arızasından kaynaklığına inanmış durumda. Akşam haberlerine geçmeleri gereken metni gönderdik, şu anlık her şey kontrol altında."
Akın'ın beni durumdan haberdar etmesini sakin, mimiksiz bir ifade ile dinledim. Toplumun ne gördüğünü hallettiğimize göre sıra, benim uzmanlık alanıma gelmişti. Birilerinin canını yakmak, intikam almak gibi işlerden nefret etmeye çalışsam dahi bunlar artık benim birer parçam olmuştu, başımıza bu işi açanların hak ettiklerini vermek için kaşının yumruklarımı sıktım. Utanç ya da suçluluk, çok uzun süredir beni rahatsız etmiyordu. Hızlı adımlarım beni Cihan'ın yanına götürdüğünde yüzündeki is izine ters bir bakış attım, o çok akıllı olduğunu iddia ettiği beynini bazen kullanmayı unutabiliyordu.
"Ooo Cem Bey, sizi burada görmek ne hoş."
Konuşmamız biter bitmez telefonu kapatmayan aklıma içimden bir küfür savurup çattığım kaşlarım ile küçük erkek kardeşimi süzdüm, Cihan'ın en kritik anlarda bile rahat olma kapasitesinden dolayı iyi olup olmadığından emin değildim.
"Doğa nasıl, sizi böldüğüm için bana çok kızmamıştır inşallah."
Kaşlarım mümkünmüş gibi daha da çatıldı, kafamın içinde genç nişanlımın sesi yankılanıyordu.
'Kaşlarını çatmaktan çizgilerin çıkacak, sonra da sana yaşlı dediğimde bana kızıyorsun!'
Birkaç saat önceki halimiz aklıma geldiğinde odağımı kaybetmemek adına Akın'dan bana bir şişe su getirmesini rica edip işe koyuldum.
"Yaralı var mı?"
Bedenimi enkaza çevirmiştim, normal şartlar altında soracağım ilk soru kimin yaptığı olurdu fakat Doğa, benden haber bekliyordu. Onu merakta bırakırsam çekeceğim naz, gözümü korkutuyordu.
"Lan,"
Cihan, kolumdan tutup beni ona bakmaya zorladığında abartılı tavrına tepkisiz kaldım. Cenk ile bu huylarını aşırı benzetiyordum, ikisi de benim sahip olamadığım neşeyi omuzlarında taşıyorlardı ve bu beni dünya üzerindeki neredeyse çoğu şeyden daha mutlu ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Suçlu Hazlar (TAMAMLANDI)
General Fiction"Seni hiç sevmedim, sevmiyorum ve sevmeyeceğim." Aptal kalbim, gerçekleri haykıran zihnime ayak uydurduğunda dizlerimin bağı çözülüvermişti, dengemi sağlamak için kendimi duvara yaslarken kalbimin atışlarına dayanamaz haldeydim. Beni öldürmeye yemin...