Herkese Merhabalar 🌸✨
Buraya her girdiğimde özgürlüklerimizden biri daha kısıtlanmış oluyor. Yani inanılmaz bir akıl tutulmasının ortasında kaldık, öylece duruyoruz ve şaşkınlıkla olanları seyrediyoruz. Instagram'da Wattpad gibi erişim engeline alındı. Twitter ortamını sevmediğim için kullanmıyorum, instagram haber veya gelişmeleri öğrendiğim tek kaynaktı diyebilirim. En temel haklarımız için VPN kullanmak zorunda bırakılmaktan nefret ediyorum. Bir uygulamaya erişim kazanmak için ekstradan çaba harcamak istemiyorum... Finali verene kadar umarım evlerimize gelip, elimizdeki teknolojik aletleri de toplamazlar gerçi artık böyle bir şey yapmalarına dahi şaşırmayacak noktadaydım. Elbet o zaman da iyi olmuş, bunlar şeytanın aleti diyenler çıkacaktır :)
Ucuz, kalitesiz bir komedi şovunun içine düşmüş gibi yaşıyoruz. Her şerde bir hayır olduğuna inananlardanım, elbet bu karanlık günlerin de ışığı olacak çünkü döngüler bunu gerektirir ve bizler de dünyada sonsuz bir döngüde yaşıyoruz. İçimizi ferah tutmak da fayda, bu devran hep böyle dönecek diye bir şey yok. Kusura bakmayın, biraz içimi dökmüş gibi oldum. Sinirden patlayacak noktaya gelince, insan bazı şeyleri yazmadan duramıyor. Özellikle yazmayı, okumayı bir kafa rahatlatma-stres atma etkinliği olarak yaptığımdan bol bol yazıyorum.
Ve evet, bölüme gelirsek yavaş yavaş artık uzun zamandır ortada olan Fırat Karakum ve eşinin ölümü hakkındaki yanlış bilinenleri, kurulan oyunları çözmeye başlayacağım. Bundan sonra Cem ve Doğa'yı doya doya okuyacağız ki son üç-dört bölümde de otuz bölümdür konuşmadıkları kadar konuşma yazdım. Sonuçta artık ikisinin de çekinecek, geri duracak bir şeyleri yok. Doğru iletişimi, birbirlerini en derin ve samimi halleriyle görmelerini istiyorum. Bunu da fazla uzatıp, sizleri sıkmayacağım. Ki zaten kitabın bitmesine de az kaldı, en fazla 50.Bölümde finali veririz gibi duruyor. Önceden haberdar etmek, bir anda hadi bakalım final geldi demek istemedim. Bu seferlik söyleyeceklerim bu kadar, umarım önümüzdeki bölüm en azından erişim engellerinden biri kalkmış olur. Yeter ki bizler VPN ile girmeyi normalleştirmeyelim, tepkimizi göstermeye devam edelim...
Bölüm sınırımız yok ama en azından bölümlere 25-30 oy geldiğini görürsem bu durum beni çok mutlu eder. Ve tabi ki yorumlarınız da çok önemli. Düşüncelerinizi paylaşmayı lütfen, unutmayın :)
Sizleri seviyorum ve bölüme uğurluyorum. (Bilgisayardan giriş yapabildiğim için emojileri kullanamasam da sizlere bol bol kalp gönderiyorum.)
Keyifli okumalar...
***
İSTANBUL.
İstanbul bir bataklık. Umutları, hayalleri ve ömürleri; katran karası pisliğine çeken bir bataklık, bundan gocunmayı aklına dahi getirmeyen bir bataklık...
Ve pis bir bataklık oluşu, çirkinliğine hiçbir şey katmadı. Aksine onu daha da güzel yaptı, etrafındaki kokulu çiçekleri ve güzellikleri parlattı. Herkes bataklıktan daha güçlü olduğuna inanarak gelirdi bu şehre. O çirkin girdaba kapılmayacaklarını, gül bahçelerinin arasında yaşayacağına inanırdı. Bu odadaki iki kişi de gül bahçelerinde yaşadığını sanıyor. Onlar şehrin, bataklığın, üstünde kalabilmeyi başardıklarını düşünüyor. Sahiden de öyleler mi? Yoksa kendilerini kaptırdıkları başka bir illüzyon daha mı bu inanç?
Yakut; haftalarını, aylarını ve bir ömrünü harcadı. Belki bir gün bileğindeki iskeletlerden kurtulur diye. Onun çok zamanı vardı. Bataklıkta kaybolmuş iskeletlere ve hayaletlere rağmen nefes alabiliyordu. Nefretle, öfkeyle, hırsla da olsa yaşıyordu...
Düşündü, kurdu; bozdu ve yıktı. Tekrar tekrar, durmadan, dinlenmeden devam etti. Ve artık zamanı gelmişti. O, son nefesini alamadan ruhunu azaptan kurtarmalı ve Tanrı'nın kollarına gitmeden önce hesabını kapatmalıydı. Bir zamanlar, genç bir veya küçük bir kızken mutlu olduğunu hatırlıyordu. Şimdilerde ise yaşlanmıştı. Hafızası da kalbi kadar paslı ve karanlıktı. Mutluluk unutulmuş, sevgi hiç yaşanmamış ve geriye sadece intikam hırsı kalmıştı. Zorla devam ettirdiği bu soy, Karakum ailesi ona yapılanlar gibi yok edilmeliydi. Karakum'lar lanetliydi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Suçlu Hazlar (TAMAMLANDI)
General Fiction"Seni hiç sevmedim, sevmiyorum ve sevmeyeceğim." Aptal kalbim, gerçekleri haykıran zihnime ayak uydurduğunda dizlerimin bağı çözülüvermişti, dengemi sağlamak için kendimi duvara yaslarken kalbimin atışlarına dayanamaz haldeydim. Beni öldürmeye yemin...