***Bu gün esaretimin yedinci günüydü, insanoğlu yedi günde çok şeyi başarabilirdi.Birden fazla kitap bitirebilir; matematik sınavından yüksek not alacak kadar ders çalışabilir ya da hayatını kökünden değiştirebilecek kararlar verebilirdi.
Peki geçtiğimiz yedi günde ben ne mi yapmıştım?Ağlamış,ağlamış sonra biraz daha ağlamıştım.En sonunda ağlamamı kontrol edilebilir hale getirdiğimde ise kaçmak için işime yarayacak şeyler öğrenmeye çalışmıştım,şimdilik elimdeki tek bilgi yemeklerimin ne zaman getirildiğiydi ama umudumu yitiremezdim;birisi illa ki bir açık verecekti,vermek zorundaydı...
Mavi harelerimi duvardaki saate diktiğimde içimde saymaya başladım,beş saniye sonra kilit açılacak ve içeriye kahvaltımı taşıyan genç bir kadın girecekti.Örüntülerini fark ettiğimi öğrenmelerinden korktuğum için hızlıca camın önüne ilerleyip sonsuz yeşilliğe döndüm,buradan kurtulacaksam zeki davranmalıydım.Bir haftadır kademeli olarak tepkilerimi azaltıp şüphe çekmeden olduğum hali kabullendiğimi gösteriyordum,ailemle yaptığım telefon konuşması ihtiyacım olan uyanma çağrısıydı.Ağlayıp sızlanarak özgürlüğümü kazanamadım,Cem'in duygusuz ve dengesiz ruh hali fazla endişe vericiydi.O adamın varlığını reddedeli çok uzun zaman olmuştu,bizi terk edip giden bir korkak için hayatımı mahvetmeyecektim."Bu gün sinir krizi yok galiba?"
Dilara,ismini kapıda dikilen adamlardan duymuştum,elindeki tepsiyi tekli berjerin yanında sehpaya koyarken konuştu. Durumumdan aldığı keyife anlam veremezken kahvaltımı yapmak için yerime oturdum,her öğün ististinasız bir şekilde en sevdiğim yemekleri getiriyorlardı.Bunu yapabilecek tek kişi Cem'di,aklımı bulandırıp beni manipüle etmeye çalıştığı başka bir oyun daha oynadığına dair şüphem yoktu.
Evde olup bitenleri,girişleri-çıkışları yardımcılardan daha iyi bilecek başka birisini düşünemiyordum;söyleyecek cümlelerimi dikkatle seçmeye çalışarak kahve fincanımı sakince elime aldım. Dilara da mükemmel kokan filtre kahveden bir bardak dolduruyordu."Yorulmana gerek yoktu,ben halledebilirdim."
Sesimi duygusuz tutmaya özen göstermiştim,kapılara saldırıp lanetler okuyan birinden iyilik meleğine dönüşemezdim.Dilara'nın gözlerindeki düşmancıl parıltılar ile tüylerim ürperdi, çok geçmeden elimin üstündeki yakıcı acı ise boğazımdan acı dolu bir inleme kopartmıştı.Kaynar kahveyi hiç çekinmeden,elimin üzerine bile isteye dökmüştü.
"Çok özür dilerim,istemeden oldu!"
Yalancı özürüne eşlik eden sinsi gülümsemesini yaşlarla dolan gözlerime rağmen çok net gördüm,bilerek yapmıştı. Bedenimi sarmalayan öfkeye engel dahi olmadım.
"Bilerek yaptın!"
Hayatım boyunca birine sesimi yükseltmekten bile çekinen ben,şimdi başka birisinin üstüne yürüyordum.Son bir haftada yaşanan her şey dengemi,kim olduğumu bozmuştu.Yeni keşfettiğim öfkeli tarafımı buradan kurtulduktan sonra düşünürdüm,önce elimdeki sorunu halletmem gerekiyordu.
"Ne saçmalıyorsun sen?! Ne diye bilerek yapacakmışım?! Sen kimsin ki?!"
Beni omzumdan sertçe itip dengemi bozarken avazı çıktığı kadar bağırıyordu, kapının önündeki adamlar da içeri dalınca ortalık iyice şenlenmişti.Sessiz kalıp dikkatleri çekmeden kaçış planı yapmanın da sonuna gelmiş bulunuyordum.
"Gözümle görmesem inanacağım."
Dilara'nın aksine sakinliğimi korudum, elimin üzerindeki yanık çok kötü duruyordu.Soğuk su tutmak için banyoya doğru ilerlemeye çalıştım ama gardiyanlarımdan birisi önüme dikildi. Kırklı yaşlarının başında,hafif kilolu ve benden oldukça uzun adama ters bir bakış attım.Bedenimde gezdirdiği bakışları boş midemi daha da bulandırdı,dün sabah Dilara normal bir tişört ve tayt getirmişti. Aramıza en az beş adım koyup ters ters bakmaya devam ettim,beni korkutmuyorlardı.Sahiplerinden odaya girmelerini yasaklayan bir emir aldıklarına emindim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Suçlu Hazlar (TAMAMLANDI)
General Fiction"Seni hiç sevmedim, sevmiyorum ve sevmeyeceğim." Aptal kalbim, gerçekleri haykıran zihnime ayak uydurduğunda dizlerimin bağı çözülüvermişti, dengemi sağlamak için kendimi duvara yaslarken kalbimin atışlarına dayanamaz haldeydim. Beni öldürmeye yemin...