Suçlu Hazlar XXXIV

1K 77 41
                                    

Herkese Merhabalarrr ✨🌸
Sonunda geri gelebildim. Yazmayı dehşet özlemişim ve birazcık abartıp 7 bin küsür kelime yazmışım. Bölüm benim içime fazlasıyla sindi, birçok olayın da açığa çıktığı dolu dolu bir bölüm olduğunu düşünüyorum. Ben beğendim, umarım sizler de aynı şekilde beğenirsiniz...

Minik bir uyarı: İlerleyen kısımlarda cinsel tacizden bahsedilmektedir. Tetikleyici bir konu olabileceği için tekrardan uyarmak istedim.

Sınırımız 35 oy oluyor, keyifli okumalar...






***

Mutlak sessizlik, bilincimi kazandığım anda algıladığım tek şey oldu. Hayatım boyunca karşılaşmadığım bir sersemlik taşıyordum üstümde. Başımın arkasından şakaklarıma yürüyen ağrı ise nerede olduğumu anlatır cinstendi. Bir hastane odasındaydım, sandığım aksine mutlak sessizliği olmayan bir hastane odası. Önce gözlerime saldıran beyaz ışıkları tanıdım sonrasında ise kalp atışlarımı ölçen makinanın stabil sesini. Düşüncelerim birer meteor yağmuru gibi yığıldı bilincime.

Doğa neredeydi?

Ben neredeydim?

Çocuklar güvende miydi?

Lanet olası Akın neden başımda dikilmiyordu?

Sorularıma cevap bulmak için uzandığım yerden doğrulmamla bir çift elin bana uzanması aynı saniyelerde gerçekleşti.

"Zorlamayın kendinizi. Dikişleriniz hala çok taze." Tiz genç bir kadın sesi, Doğa'ya ait olmayan bir ses, kulağımın dibinden konuştu. Karnımdaki ve kolumdaki tutuşuna ateş saçan gözlerle baktım. Şekerli parfüm kokusu midemi bulandırıyordu.

"Uzaklaş. Parfümün midemi bulandırıyor." Dedim, fazlasıyla soğuk ve sert bir şekilde. Hemşire, geri çekildiğinde kolumdaki iğneyi çekip çıkarttım. Doğa'nın burada olmaması hiç iç açıcı değildi. Söz konusu ben bile olsam bu hastane odasından ayrılmazdı.

"Neredeyim ben?"

"İstanbul'da özel bir kliniktesiniz. Neler olduğunuz hatırlıyor musunuz?" Güzel, en azından Akın Türkiye'ye dönmemi sağlamıştı... Plan tam da istediğim gibi gerçekleşmişti. Vargın, çoktan kızını almak için malikaneye saldırmış olmalıydı. İğneyi çekerek çıkarttığım koluma pansuman yaparken konuştu. Nefes aldıkça ciğerimdeki sızıyı hissedebiliyordum. Elim sol tarafıma gittiğinde, kaburga kırıklarımın ciğerlerimin içine sıçtığını anlamıştım. Bu sefer gerçekten de ölümden dönmüştüm, değil mi?

"Tabi ki de hatırlıyorum," Muhteşem bir hafızam vardı. Neredeyse yaşanan hiçbir anı ve söylenen kelimeleri unutmazdım. "...beni buraya getiren adam nerede?"

Kontrolü kaybetmiş gibi hissediyordum. Rüya görmediğim için bunu herhangi bir kötü rüyayla kıyaslayamasam şu an olanlar bir kâbusu andırıyordu. Hemşire, tansiyonumu ölçmek için uzandığında elini uzaklaştırıp yataktan kalktım. Üzerimde kısa kollu siyah bir tişört ve rahat bir eşofman altı vardı. Yatağın yanındaki spor ayakkabıları ayağıma geçirdim.

"Cem Bey, ani hareket etmemeniz gerekiyor! Lütfen yatağa geri dönün!" Ensemdeki zonklama yetmiyormuş gibi bir de tanımadığım; midemi bulandıran bir parfümü taşıyan, cırtlak sesli hemşireyi çekiyordum. Kapıyı menteşelerinden sökecek bir güçle açtım. Koridorda nöbet tutan korumalar, bir hayalet görmüş gibi buz kesmişlerdi. Benden korkuyorlardı, normalde korktuklarından daha fazla...

Önümdeki sahne, aklımdaki ilk soruya cevap verir nitelikteydi. Doğa, burada ya da benim korumam altında değildi. Gözlerindeki ölüm korkusunu açıklayacak tek sebep bu olurdu. Koridora doğru birkaç adım attım.

Suçlu Hazlar (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin