Suçlu Hazlar XXVIII

1K 81 26
                                    

Herkese Merhaba 🌸

Söylemek istediğim minicik bir şey var. Ben yeni öğrendim ki Wattpad, sadece oy atılan ama yorumu az olan hikayeleri spam sanıp onları algoritmada geri atıyormuş. Bu ne kadar doğru bilmiyorum, bunun hakkında daha fazla bilgisi olan okuyucum varsa bu satıra yazabilirse çok sevinirim. Umarım öyle değildir, sınır kısmına yorum eklemek hiç istemiyorum...Yani bilen birileri varsa lütfen bu konuda beni bilgilendirsin, şimdiden çok teşekkür ederim. Çok sevdiğim bir bölüm oldu, bölümün ikinci yarısında intikamın başladığı geceye gittik. Yazmakta en zorlandığım kısımlardan birisi oldu, umuyorum ki altından kalkabilmişimdir. Fikirleriniz, önerileriniz olursa belirtmekten çekinmeyin. Daha fazla kafanızı şişirmeden sizleri bölüme gönderiyorım, keyifli okumalar...

Yeni bölüme 40 Oy diyelim... Sınırı geçtiğiniz gün bölüm sizindir...





***

"Tişörtünü çıkart." Dedim, titrek bir sesle. O ise emrime ayak uydurup kaslı bedenini gözler önüne sermişti. Ne yaşanırsa yaşansın aramızdaki fiziksel çekimin hep aynı kalması, başımın en büyük belasıydı. İki elimle sıkı sıkıya tuttuğum pansuman malzemelerine daha da sıkı sardım. Kocaman bir hafta boyunca Allah'ın her günü, sabah-akşam, tüm pansumanlarını bana yaptırmıştı. İnadı insanı deli ederdi. Başlarda kabul etmemiş, Cihan'a yaptırmasını söylemiştim ama o, inat edip kimseye dokundurmamıştı. Lanet adam, vicdanıma oynuyordu.... Beni sahadan fırlatıp, oyunu kazanmaya çalışıyordu ama buna izin vermeyecektim. Sıcaklamış gibi yapıp, sabahlığımı çıkarttığımda odaklanmış bakışları vücudumun her noktasını aheste aheste süzdü.

"Kırmızı yakışmış." Dediğinde, gözleriyle bedenimin yarısını kapatan geceliğimi işaret ediyordu. Gecenin bir yarısı, ikimizin de mantığı bir kenara bırakabileceği bir zamanda, bu oyunu oynamak tehlikeliydi. Sesinin boğuklaşmasından, göğüs uçlarımın sertleşmesinden bunu anlayabiliyordum. Onunla yatmak hataydı, nefretimin altına gömdüğüm arzuların hepsi şimdi pankart asmış ve kendimizi akışa bırakmamızı söylüyordu. Öyle bir şey olmayacaktı...En azından bir kez daha...

"Biliyorum, o yüzden giyiyorum ya zaten." Yatakta yanına oturup, daha önce onlarca kez yaptığım pansuman işine başladım. Üstünden bir hafta geçmesine rağmen yarası, hala kırmızı ve hassastı. Uzun bir süre daha iyileşecek gibi durmuyordu. Elimden geldiğince nazik olmaya çalıştım fakat o kadar düz bir suratla oturuyordu ki tekrar tekrar sormak zorunda kalıyordum.

"Canın acıyor mu?" Dedim, sesimi olabildiğince umursamaz çıkartıyordum. Cem, karşıya diktiği gözlerini benimkilerle buluşturdu. Elalarındaki sarı taneler, o akşamki gibi bakıyordu. Bazen, hiç beklenmedik anlarda, sanki deniyormuşçasına hislerini gözler önüne sererdi. Zamanın çoğunluğunda hala duygusuz bir duvar gibiydi ama bazen, işte bazen değişiyordu. Küçük, hayalet duyguları tüm dünyamı sarsardı ve o, bunu çok iyi bilirdi.

"Ben iyiyim. Düşünme artık hem yara da kapandı kapanacak." Yarası kapanmaya yakın bile değildi, bariz bir şekilde yalan söylüyordu. Dudaklarım, beklemediğim bir gülümsemeye ev sahipliği yaparken kaçırdım bakışlarımı. Tecrübesizliğimden yararlanıp, beni yarasının durumu hakkında kandırmaya çalışıyordu. Ve bu nedense kulağa çok tatlı ve düşünceli bir hareket olarak geliyordu. Akıllanmayacaktım, değil mi?

"Bu dediğini yemedim ama şimdilik susuyorum." Dedim, alayla. O da sahici, yarım gülümsemelerinden birini sunmuştu. Bu sahnenin, sakinliğin, bağımlı edici bir yanı vardı. Sahip olabileceklerimizin kaybı, çok tazeydi. Rahatlamama sebep olacak ve Cem'in yaptıklarını karanlığa gizleyecek kadar taze... Düşüncelerimin sürüklendiği noktanın rahatsızlığı ile kıpırdanıp, pansumanı hemen bitirdim. Aramıza mesafe koymak amacıyla eğildiğim yerden hızlıca ayaklanmış, bir adım atamadan kararan gözlerimle dengemi kaybetmiştim. Odanın içi, karanlığa gömülmekle kalmamış aynı zamanda dönmeye de başlamıştı. Düşmemi engelleyen tek şeyse Cem'in çelikten farksız tutuşuydu.

Suçlu Hazlar (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin