Suçlu Hazlar XXIV

1.1K 97 34
                                    

Herkese Merhaba 🌸
Sınır geçildiği halde bölümü atamadığım için çok üzgünüm. Normalde geçen  hafta sonu bölümü yazıp, pazartesi günü paylaşacaktım fakat grip olduğum için hiçbir şey yazamadım, bu hafta okulum da açılınca her şey birbirine girdi ve ben, oturup bir şeyler yazacak zamanı hiç bulamadım. Kusura bakmayın lütfen. (Bir kişi dahi olsak bekletmek, hoşuma gitmiyor.) Sınır işine gelirsek, sınırı biraz daha yüksek koyacağım. Bölüm hazır olduğunda, sınır geçilmese bile paylaşım yaptığımı zaten biliyorsunuz ama ben, mahcup olmamak  adına sınırı biraz yüksek koyacağım. Pek sınır olduğu da söylenemez, ufak bir rica dediğimi hep biliyorsunuz. Sizi daha fazla tutmak istemiyorum,

Yeni bölüme 33 Oy diyelim... Sınırı geçtiğiniz gün bölüm sizindir, keyifli okumalar...


***

Kaliteli ayakkabılarımın ince topukları, kanımdaki öfkeyi kanıtlamak istercesine dövüyordu zemini. Koşar adım tırmandığım taştan basamakların sonundaki yatak odasına hışımla girdim, yol boyunca dudağımın kenarını o kadar ısırmıştım ki ağzıma dolan metalik tada şaşıramıyordum. Gerekli eşyalarımı alıp kendi odama defolacaktı. Onu kıskanmıyordum, kıskanmayı reddediyordum... Bu hissettiğim safi, aşağılanmaydı. Ondandı bütün sinirim, başka bi' şeyden değil... Aramızda hiçbir şey yoktu, o benim gardiyanımdı. Esirler, gardiyanlarını kıskanmazdı. Sadece öfkeliydim, bedenim tarif edemediğim bir enerjiyle yanıp tutuşuyordu. Makyaj masamın yanına ilerlerken, kulağımdaki ağır küpeleri çıkartıp takı kutusuna fırlattım. Cem'in sessiz adımları artık hiç duyulmuyordu. Sükûneti bir zırh gibi giyen adamın sessizliğini sorgulayacak halim de yoktu. Cehenneme kadar yolu vardı. Hem zaten böyle bir hakkım da yoktu, değil mi? İhtiyacım olan eşyalarını kucaklamaya başlayınca duydum sesini.

"Ne yapıyorsun sen? Bırak şunları yerine, hiçbir yere gitmiyorsun." Kucağımdaki makyaj temizleme suyuna uzanınca ateşe değmişçesine çektim kendimi. Ellerini başka bir kadının üstünden çekeli ne kadar olmuştu ki?

"Çekil önümden!" Diye bağırdım. Anlamıyordu, hiçbir zaman anlamamıştı. Boğazımdaki yakıcı yumru, gözlerime tırmanıp yaşlara dönüşmeye başladı. Ama onların dökülmesine izin vermedim. Canımın ne kadar acıdığını görmesini istemiyordum. Başka bir kadının bedenindeki ellerine, öfkeliydim lakin canımı acıtan şey, bundan çok daha fazlasıydı. Onları yakaladığım zaman, gözlerindeki duyguları ölsem unutmazdım. Hissediyormuş gibi bakıyordu...Bana hiç öyle bakmamıştı. Onun sevgi, empati ya da vicdandan yoksun olduğuna yüzde yüz emindim. Bu duyguları istese bile hissedemeyeceğini düşünmüştüm ama hatalıydım. Cem hissedebiliyordu, belki de sevebiliyordu. Sadece beni istememişti, hiçbir günahım olmamasına rağmen beni kabul edememişti...

"Beni bi' dinle. Kendimi açıklamama izin ver." Dediğinde, neredeyse ona inanacaktım. Kapıya gitmek için harekete geçtiğim an, tuttu omuzlarım. Bakışlarını, yere eğdiğim yüzümden ayırmamaya yemin etmişti.

"Hiçbir şey göründüğü gibi değildi de diyecek misin?" Yüzümü kaldırmış ve hissettiklerimi görmesine izin vermiştim. Benden nefret etse bile ne düşündüğümü ya da hissettiğimi hep biliyordu. Bakışlarımız kesiştiğinde, dimdik duran bedeni hafifçe irkildi. Kollarımdaki tüy gibi hafif tutuşu, yüzüme tırmanmıştı. Sıcak avuçları, buz kesmiş boynumdaydı. Baş parmakları, yanaklarımı okşuyordu.

"Üzülmüşsün sen." Dedi. Sesindeki bir şeyler, üzgünlüğümün ona kedere sürüklediğini ima ediyordu. Ne görmeyi bekliyordu bilmiyorum ama üzülmemi, kırılmamı beklemediği aşikardı. Kırılmış mıydım? Belki onun tarafından parçalara ayrılmak, etkisi kaybediyordu. Alışkanlık yapıyordu.

Suçlu Hazlar (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin