Suçlu Hazlar XXXVIII

836 71 22
                                    

Herkese Merhabalar 🌸✨
İçime sinen güzel bir bölüm oldu. Umarım sizler de beğenirsiniz.

Sınırımız 38 oy, keyifli okumalar...

Sınırımız 38 oy, keyifli okumalar

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.




***





Birini affetme fikrini her zaman fazla gerçek dışı bulmuştum. Hem biri nasıl affedilirdi ki? Yani insanlar birilerini nasıl affedebiliyordu? Mesela babasız geçirdiğim yılların bir affı var mıydı? Babama göre beni kurtarıyordu, anneme göre bizi koruyordu. Peki ya bana göre? Boynu büküklüğüme, babasızlığıma göre? Bahaneler hep var olacaktı, aynı hatalar gibi...İyi huylu, tatlı ve yumuşak başlı birisi olduğumu söylerlerdi ve bana biçtikleri rol, hataları affetmemi zorunluluk kılıyordu. Ama ben üzerime geçirilmiş role rağmen bunu yapmayacaktım. Zira başkalarının inandığının aksine bu, fıtratımda yoktu. Bana kalırsa birini affetmek, bahanelerine ayak uydurmak ve yaptıklarını normalleştirmekten geçerdi. Ve ben ne babamın bizi terk edişini ayak uydurabilir ne de Cem'in yaptıklarını normalleştirebilirdim... Babama hep daha acımasız davranabilmiştim çünkü onu bilmemek ve tanımamak acımasızlığımın asıl nedeniydi. Aynı nedenler, Cem'e olan acımasızlığımı körleştiriyordu zira onu tanıyor, biliyor ve hala seviyordum...

Bağlandığım insanlardan çabuk kopamamak, kendimde nefret ettiğim nadir şeylerden biriydi. Hep onlar adına doğruyu yapmak istiyor, mahvolana dek beni paramparça etmelerine izin veriyordum. Çünkü onlarsız kalma düşüncesi bile nefesimin kesilmesine sebep oluyordu. Bu bendim; tüm aptallıklarım, acayipliklerim ve duygularımla...

Daha akıllı olup ona karşı çıkabilmeyi ya da biraz daha normal olup onu affedebilmeyi öylesine çok isterdim ki...

Ama ben ikisini de yapamadım. Arafta süzülüp durdum. Tanrım, onu tanıdığım günden beri bir arafta süzülüp durmuştum. İyiyle kötü, doğruyla yanlış, güzelle çirkin...

Beni dünyanın zamanıyla öyle bir büyütmüştü ki bedenimden büyük, kalbimin altında ezilip kalmıştım. Pişmanlık nedir bilmiyor sanıyordum, yaptıklarımın onu çok da üzmeyeceğini söyleyip kendimi avutuyordum ama dün gece gördüm ki beni bir kez daha yanıltmıştı. Aynı benim de onu yanılttığım gibi...

Bana âşık olduğunu, beni sevdiğini söylemişti...

Acınası küçük bir kız gibi duyulduğumu, ona bir şans vermemin aşk ya da sevgi kadar narin bir şeye dayatılmasının ne kadar ahmakça olduğunu biliyorum. Ama ne yapabilirim? Elden ne gelir? Kalbimi söküp atarsam yaşayabilir miyim? Benliğim de kalbimle beraber karışmaz mı sonsuzluğa? Seviyordum onu. Hep sevmiştim. Sadece mantığıma ayak uyduracak kadar güçlü durabilmiştim. Şimdiyse mantığım da kalbim de bütün bahanelerini kaybetti. Karşılıksız, değersiz bir aşk taşımıyordum...

***

O burada. Evimde, dünyamda ve hayatlarımızda... Hiç çekinmeden, düşünmeden karşıma çıkıyor ve geçmişin, sakladıklarımın hesabını soruyordu. Bir anlığına öfkeli, peşinden ise sakindi ve dizlerimdeki dermanı alıp götürebilirdi. Çünkü o hem ardımda bıraktığım adam ama aynı zamanda bambaşka biri...

Suçlu Hazlar (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin