1

468 22 10
                                    


O son lise yıllarının verdiği hüzün... O iç burukluğu.. O kadar güzel yıllardır ki unutulmaz. Alin de öyle düşünüyordu. Gece yatağa yatar yatmaz aklına yarının son gün olduğu,canından çok sevdiği arkadaşları ve tabii ki Tugay geliyordu. O ela gözleri,güldüğünde çıkan gamzeleri ve utandığında başını eğişi aklına geliyordu. Lise 2'den beri ona aşıktı ve sürekli evlilik hayali kuruyordu. Alin straplez, şaşalı bir gelinliğin içinde,Tugay ise siyah,sade bir damatlığın içinde. Ee, Alin o kadar gösterişliyken Tugay'ın sade olması gerekir değil mi? :)

Alin her zamanki saatinde,yani 07:30'da kalktı. Gömleğini ve eteğini giydi,dizine kadar bir çorap geçirdi ve uğurlu bileziğini taktı -bugünün ona uğur getirmesi için-. Kokusunu sıktı,parlatıcısını sürdü,pembe converselerini giydi ve evden çıktı. Yolda yürürken her zaman müzik dinlerdi, bugün de öyle yapmıştı. Ve dinlediği her şarkı onu hatırlatıyordu.
5 dakika sonra okula varmıştı.Sınıfının sırasına bakındı,arkadaşları oradaydı.Hemen
yanlarına gidip selam verdi. En yakın arkadaşı Betül;
"Kanka nerede kaldın ya,sana bir şey anlatmam lazım."
"Geldim işte,anlat ne oldu?"
"Kanka, biriyle çıkıyorum!"
Artık garip gelmiyordu,sonuçta Betül şıpsevdi bir insandı. Bu da geçerdi. Tabii ki ne düşündüğünü söylemedi.
"Vay, vay. Kim bu şanslı erkek?"
"12-E den Tugay!"
Ne ne ne? Tugay mı dedi? Alin kulaklarına inanamıyordu. Bu bir şaka olmalıydı. Evet evet, bu kesinlikle bir şaka.
"Alin? Bembeyaz oldun kızım, iyi misin?"
"Evet,iyiyim. Hayırlı olsun, umarım çok mutlu olursunuz."
Arkadaşlık görevini yerine getirmiş olabilirdi,fakat kendisine yalan söylüyordu. Ve bu yaptığı arkadaşını incitmekten çok daha beter bir durumdu.

Aradan 20 gün geçmişti ve Alin hiç iyi değildi. Karne günü Betül'le yaptıkları konuşmayı hatırlıyor,ağlıyordu, 1 saat sonra kendine gelince "Keşke platonik olmasaydım,her şeyi bir bir anlatsaydım Tugay'a!" gibi sözlerle kendine kızıyordu. Annesi ve üniversiteyi bitirmiş olan ablası onun bu durumunu elbette ki fark etmişlerdi,fakat nasıl yardımcı olacaklarını bilmiyorlardı. Alin 20 gündür kapıyı açmıyordu, yemek yemiyordu, uyumuyordu. 9 kilo vermişti ve iyice çökmüştü. Annesi dayanamayıp Betül'ü aradı.
"Betül,kızım ben Defne teyzen. Senden bir şey rica edecektim, müsait misin?"
"Müsaitim Defne teyzeciğim, anlat."
"Kızım, Alin karne gününden beri iyi değil. Soruyorum, anlatmıyor. Siz çok yakınsınız, bir gelip konuşsan Alinle?"
"Tabii ki Defne teyzeciğim,10 dakikaya oradayım."

Betül gelir,kapıyı çalar. Alin şoktadır tabii.
"Betül ne işin var senin burada?"
"Aa, bak darılırım şimdi. Biz arkadaş değil miyiz? Bu nasıl bir tavır şimdi?"
"Sana karşı takındığım bir tavır yok, Betül." Yalandı.
"Ah,kesin öyledir. Çabuk dökül bakalım."
Alin ne yalan söylesem diye düşünürken aklına babası geldi. "Babamın kaptan olduğunu ve 6 aydır denizde olduğunu biliyorsun. Onu çok özlüyorum. Senede ancak 1 kez gelebiliyor,eh bu da yetmiyor tabii."
"Anlıyorum canım, çok haklısın. Seni çok seviyorum biliyorsun. Üzülmene dayanamam."
"Biliyorum."
"Ve seni neyin neşelendireceğini biliyorum. Al, bak şuna."
Bakar. Tugay ve Betül'ün yüzerken,sarılırken,yemek yerken çekilen fotoğraflarını görür. Gözleri dolar ve Betül'den saklayamaz.
"Ne oldu Alin?"
"Hiiç, sadece.. Benim uzun zamandır sevgilim yok ve... Fotoğrafları görünce duygulandım."
"Aman takma kafana be Alin, birlikte Alanya'ya yazlığa gittiğimizde sana da buluruz bir tane."
Tabii ya,haftaya yazlığa gideceklerdi. Alin'in bu sefer hiçbir kaçışı yoktu.

RüyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin