{Hikayeme destek olursanız çok sevinirim iyi okumalar 🙏}
Karanlığın haşinken hazin olduğu bir gecenin içindeydim. Çığlıklarım yağmura karışıyor tüm şehire hoş bir melodi olarak yayılıyordu. O beni susturmaya bile gerek duymadan darbelerini yeniledi. Sanki susarsam gerçekten karanlıkta bir canavarın kolları arasında ölecekmişim gibi hissettim. Boğazımın içinde tatsız bir kurulukla baş ederken tekrardan çığlık attım.
"Seni terbiye edeceğim."
"Seni uslandıracağım."
O kesik nefeslerin arasında bana türlü tehditler yağdırıyor, şahsıma sayısız hakaretler ediyordu. Ama bir yerde yani tüm bu sancılı sürecin içinde söyledikleri kafama takılıyordu. Ezbere cümleler kuruyormuş gibi konuşuyordu.
Kemerin keskin yanı süreklilikle bedenime savruldu. Bu iki büklüm olmuş vücudumun bir yanını tamamıyla felç bırakmıştı. Orada değdiği her yeri acı içinde bırakıyordu. Uzun sayılabilecek bir süre ona yalvarsam da fayda etmemişti. O çoktan kılıcını kuşanmış benimle bir harpe girmişti bile.
Acı dalga dalga vücuduma yayılırken patlayacakmışım gibi hissettim. Damarlarım kasılmanın şiddetiyle şişmişti. Bir an kendimi yerde kan gölünün içinde ölü bir vaziyette hayal ettim. Gözlerimin açık kaldığını ve bomboş baktığını. Birinin iri elleriyle kapatıp beni karanlığa mahkum ettiğini. Dudağım ve burnum aynı anda kanamaya başladığında bu hayalimin gerçekleşme evresinde olduğunu fark ettim. Dehşet her tonda üstüme kapaklanırken bir çığlık daha attım. Sesim tamamıyla kısılıp bağırmamı imkansız hale getirdi. Yani bedenim bile artık çırpınmamı, kendimi yormamı istemiyordu. Nefes nefese kalmış bedene baktım ve ne kadar acımasız olduğunu düşündüm. Sonra ışığı kaybetmemek için gözlerimi lambaya çevirdim ama dünya çoktan dönmeye başlamıştı. Kan bir yere kadar yüzümde süzülüp aşağı damlıyordu. Yutkundum ve metalik tadın boğazıma dolmasına izin verdim. Bir bataklığın içinde yavaş yavaş yutuluyordum.
Kardeşim geldi gözümün önüne. Güzel gözlerini düşündüm. Kıvrık kirpiklerini ve bana abla deyişini.
Onun yüzünü unuturum korkusuyla her gün anımsamaya çalışıyordum. Bir fotoğraf karesinde ekrana gülerken değil de zihnimde bana gülerken resmettim. Acı verici olsa da gülümsedim. Bu bir kaç defa öksürmeme sebep olmuştu. Boğazım daha da kaşınırken ağzıma dolan kanı bir kez daha yuttum. Sonra alev alev yanmama rağmen yeni bir darbe hissetmediğimi fark ettim. Belki de bilincimi kaybetmeye başladığım için uyuşmuştum.Ağırlaşan göz kapaklarım yavaş yavaş örtünmeye başladı.
"Kan kokusunu bilir misin?"
Kısık gözlerle yüzüne baktım. Gözlerinde ki nefret duygusunu neyin pekiştirdiğini düşündüm ama bu detaya girecek kadar güçlü olmadığımı fark ettim. Elinde ikiye katlanmış kemere ve kanlı ellerine göz gezdirdim. Sarf ettiği eforla ter içinde kalmış tenine. Yukarıdan bana attığı aşağılık bakışlarına, onun gözlerinde gözüken zavallı simama. Ben bir zavallıydım ve evet kan kokusunu çok iyi biliyordum. Beynim hala işlevini yitirmemiş ve ona karşı koyuyordu ama kalbim...Kesinlikle paramparçaydı. Gözlerim tamamıyla kapanırken kanlı dudaklarımın arasından bir cümle döküldü.
"Senden korkmuyorum."
~
Ani bir korkuyla uyandım. Beni tetikleyen tam olarak neydi bilmiyorum ama kalbim boğazımın içinde atıyormuş gibi hissettim. Elimi kalbime götürüp biraz daha hızlı atarsa öleceğimi düşündüm. Bu normal akışın çok ötesindeydi. Puslu etraf yavaş yavaş netleşmeye başladığında sabahın çoktan geldiğini gördüm. Güneş yeni bir güne gebeydi. Her ne olursa olsun tepede karanlığı aydınlığa çeviriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SINIRDAKİ YABANCI +18
Ficción GeneralBU HİKAYENİN BİR ÇOK KISMINDA RAHATSIZ EDİCİ İÇERİK BULUNMAKTADIR. "Teninde bir ilkbahar havası ama için kar kış. Gözlerin yorgun, ruhun darmadağın. Korkuyla baktığın bu yollar senin kaderin, bu gözler senin katilin." Bakışlarında bir kasvet, kehane...