Bölüm:6

2.1K 64 14
                                    

Bu bir güzelleme değildi. Bir katili içimde yüceltecek kadar aptal değildim. Ona hayranlık duymuyor aksine nefret duyuyordum. Beni korkutması ve bundan zevk alıyor olması, kanımı fokurdatıyordu. İçimde ona yeşeren en ufak bir merhamet duygusu yoktu. Fırsatını bulduğum her saniyede onu öldürmek için bir şeyler yapacaktım.

Yoğun duygular içimden geçip giderken bir kapının önünde durdu. İki katlı pek de göze gelmeyen bir evdi. Kimi yerlerinde boya kendisini atmış altında ki sıva ortaya çıkmıştı. İçi nasıldı bilinmez ama dışı bakımsızdı. Ağaçları arkasına almış, önü iki şeritli yola açılıyordu. Ormanlık bir alan değildi ama tenha olduğu kesindi. Çok uzun bir alanda hiç ev yoktu. Buradan bakıldığında aşağıda küçük bir kasaba görünüyordu. Yükseklik arada ki mesafeyi azaltıyor gibi görünse de oraya varmak kilometrelerce yol, saatlerce zaman demekti. Etrafı bir çitle kaplı bahçesi fazlasıyla büyük bir evdi. Çiftlik evi denmezdi, bahçeyle ilgilenilmediğinden otlar neredeyse boyumuzu aşacak kadar uzamıştı.

Bu adamların, uyuşturucu, insan ticaretinden ve daha nice illegal işlerden deli gibi para kazandığını bilmesem orta gelirli bir insana bakıyor gibi bakardım. Ama şimdi gözüme daha da korkunç geliyordu. O adamı öldürmesi kafamı karıştırıyordu. Buraya beni tek getirmiş, yarı yolda ise öldürülmüştü. Belki de burayı bilmesini istemiyordu. Ağır basan bir ihtimal olarak kaldı gözümde.

Anahtarı döndürüp kapıyı eliyle itti. Bakışlarımı ondan alıp, yarım yamalak gördüğüm odaya baktım, ya da salon her neyse.

"Gir içeri."

Ona göz ucuyla baktım. O kadar güvensiz bir profildi ki, kendimi hep en kötüsüne hazırlamak zorunda kalıyordum.

Bir an arkamı dönüp kaçma isteğim ağır bastı, ama o anlamış gibi kolumu tutup beni içeri itti. Düşmemek için yoğun bir çaba sarf ettim ve sonunda başardım. Çok geçmeden içeri girip kapıyı üstümüze kapattı.

"Asla akıllanacak tipte bir insan değilsin," dedi aşağılayıcı bir sesle. Anahtarı kapının arkasına yerleştirip kilitledikten sonra cebine koydu.

Sessiz kalmayı tercih ettim. O da bir şey bekliyor gibi değildi zaten. Kendisini tekli koltuğa attı ve sanki dün gece bir kamyon dayağı o yemiş gibi iç çekti. Evin geneline kaba bir göz gezdirdim. Mutfağı salondan ayıran büyük bir tezgah vardı ortada. Tezgahın hizasında ise üst kata giden bir merdiven. Alt kat çok küçük bir alandı. Salon, bir koltuk takımını ve televizyonu zor almıştı. Kahve, kumaş koltuklar pek iç açıcı değildi. Evin boğuk olan havası, kalın çekilmiş krem fon perdelerle daha da boğulmuştu. Tam karanlık değildi ama ışık açılsa daha da netleşecek bir loşluğa sahipti. Parkeler koyu kahve ve eski tipti. Mutfak dolapları da çok eski model sayılırdı. Genel olarak bu ev eski ve bakımsızdı.

Ama beni bağlayan bir durum yoktu sonuçta. Sadece garip gelmişti. Fazla garip.

Ben evin durumuna gereksiz bir ilgi bahşederken, o çoktan televizyonu açıp izlemeye koyulmuştu. Sanki ben yokmuşum gibi davranıyordu. Keşke olmasaydım ama burdaydım ve bu adamın yalnız muamelesi beni çılgına çeviriyordu.

"Duş almak istiyorum," dedim sonunda konuşabildiğimde. Bana bakma gereği bile duymamıştı.

"Haber izliyorum sonra," diye kestirip attığında ağzım hafif aralandı. Bir ayağım sıkıntıyla ritim tutarken kollarımı göğsümde sardım.

"Senlik bir durum yok zaten ben alacağım," dedim sakin bir sesle. İçimde arşa çıkan sinir katsayısını kenara iterek.

Bu sefer dikkatini çekmiş olacağım ki, gözünü haberlerden çekip bana baktı. Kan toplamış gözleri korkunç görünüyordu. Bir şeyleri anlatmak için konuşmasına gerek yoktu. Bakışlarında nice paragraflar dolaşıyordu. Ama o daha da anlaşılmak istercesine derin bir geçirip, bir şeyler söylemek adına dudaklarını araladı.

SINIRDAKİ YABANCI  +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin