{Hikayeme destek olursanız çok sevinirim iyi okumalar 🙏🏻}
Son bir kaç gündür hava fazlasıyla kötüydü. Günler etrafımda katran karası renginde geçerken havanın sunduğu sisli gökyüzüne baktım. Bulutlar gri ve oldukça öfkeli bir yolculuğa çıkmışlardı. Sırtımı yasladığım duvarın soğukluğu kemiklerime batıyor, orada bir ağrıya sebep oluyordu. Uykulu gözlerle sabahın gelişini izledim. Aydınlanmış havada asılı bir tablo gibi duran güneş çelimsiz ışıklarını yaydı. Burnumun ucunu uyuşturacak soğuk açık pencereden ısrarla yüzüme çarptı. İzlediğim bu manzarada kaçıncı gecenin geçtiğini düşündüm. Sanırım iki tane karanlığı devirmiştik.
Nefesimi dışarı verdim. Hala bir ses, beni tedirgin edecek herhangi bir şey yoktu. Ama bana günlerin nasıl geçtiğini sorarsan, sanırım vicdanımı susturamayacak kadar gürültülü derdim.
İki gündür aşağı inmeden odada bir sığıntı gibi yaşamaya devam ettim. Bu geçen sürede de kimse aşağı inmem için bir baskı uygulamamıştı. Sanki yüzüme bakarlarsa her şeyi kolayca çözebileceklermiş korkusu vardı. Hector hayatında bir yerlere gitmiş, benimle ilgilenmeyi bırakmıştı. Zaman benim için kendimle çok fazla cebelleştiğim bir arenaya dönse de sonunda çıkar yola ulaşamamıştım.
Bir kuş sesi tüm düşüncelerimin üstüne örtüldü. Dalgın bakışlarımı demir korkulukların ardında gezen kuşa çevirdim. Küçük ayakları çatının üstünde hızlı hızlı ilerledi. Avucumun içine sığacak bedeninin soğuktan titrediğini fark ettiğimde üzülmeden edememiştim ama o tüm bu zorluğa rağmen uçup gittiğinde tebessüm ettim. Özgürlük onun için bir kanat çırpmaktaydı. Camdan yansımama baktım da özgürlük benim için kollarımı aralayıp aşağı atlamaktaydı.
Sık sık iç geçirip saatlerce bu pencerenin önünde düşünüp, kafayı yemek için ciddi mesafeler kat ettim. Hala ellerimde bir adamın kanıyla daha ne kadar ilerleyebilirdim bilmiyorum. Gece uykularımı kaçıran kabuslar görüyor, onun kanlı bedeninin bana saldırmasıyla uyanıyordum. Beni uyurken bile rahat bırakmayan birisiydi. Bu yüzden olsa gerek o öldüğünden beri doğru düzgün uyuyamaz olmuştum. Kendimi çok yorgun hissediyordum. Sanki görünmez bir şeyler üstüme atılmış beni kambur bırakmıştı. Göğsümde birleştirdiğim kollarımı ayırdım ve bir süre daha dışarıda ki havanın açılmasını izledim.
Bunun bir sonu yoktu. Ömrümü burada bitirecekmişim gibi kötü bir hissiyat gün içerisinde ısrarla bana işleniyordu. Her ne kadar omuzlarını indirmiş biri olsam da bazen ümitli tarafım uyanıyordu. Uyanıp bana güzel şeyler fısıldıyordu. Buna inanmak güç olsa da sığınabileceğim pek bir şeyim kalmamıştı. Elim cebimde ki fotoğrafa kaydı istemsizce. Sanırım onun için yaşamaya değer hala bir şeyler vardı.
Camı kapatıp soğuğu ve özgürlüğü dışarı kilitledim. İsteksiz adımlarla yatağa yöneldim çünkü duş almak, yatağa uzanmak ve camdan dışarı bakmaktan başka aktivitem yoktu. Derin bir sessizliğin içinde yutulan bir çığlık gibiydim. Kötülük beni ağır ağır sindiriyor midesine şen getiriyordu. Kendimi yatağa atıp gözlerimi kapattım. O ana kadar ne kadar uykuya hasret olduğumu anlamamıştım. Geceleri önüme düşen kanlı resimlerle baş etmeye çalıştıkça düzenim bozulmuştu. Uyku zihnimi köreltmeye başladı. Beynime saplanan binlerce kaygıyla kendimi teslim ettim.
~
Henüz yarım saat bile geçtiğini düşünmediğim zaman diliminde kapı çaldı. Korku içimde o kadar büyüktü ki aniden doğruldum. Her şeyi öğrenmiş olabilecekleri düşüncesi kalbimde yoğun bir ağrıya sebep olmuştu.
![](https://img.wattpad.com/cover/325416322-288-k717383.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SINIRDAKİ YABANCI +18
General FictionBU HİKAYENİN BİR ÇOK KISMINDA RAHATSIZ EDİCİ İÇERİK BULUNMAKTADIR. "Teninde bir ilkbahar havası ama için kar kış. Gözlerin yorgun, ruhun darmadağın. Korkuyla baktığın bu yollar senin kaderin, bu gözler senin katilin." Bakışlarında bir kasvet, kehane...