Bölüm:3

3.2K 76 17
                                    

Hayatımın geçip giden her anında haksızlığa uğradım. Bunun bir dozajı yoktu ama günden güne de katlanırdı. Bence aile çok büyük şanstı ve ben o şanssızlığın içinde doğmuştum.

Heja.
Değerli kıymetli demekti. Biriken tüm acılara rağmen tebessüm ettim. Bu tamamıyla yalandı.

Dudaklarım bir yay gibi gergindi, sanki ağzımı açsam kan boşalacak gibi hissediyordum. Damarlarım o kadar şişmişti ki her an patlayıp ortalığı dağıtabilirdi. Bedenim vurmanın şiddetiyle savruluyordu. Tek tepkim düşünüp ağlamaktı. Denk getirdiği her yere bir kemer izi bırakıyor, rugan kemerinin parçaları kimi zaman yüzüme dökülüyordu. Bazen dudaklarından anlamsız bir şeyler dökülüyor, kulağımın uğultusu anlamama müsaade etmiyordu.

O kadar öfke doluydu ki, beni öldürmeye and içmiş gibiydi.
Bu öfkeyi fokurdatan ben değildim ama cefası beni bulmuştu. Boğuk bir ses yankılanıyordu içimde. Bu son demlerinde can çekişen bir insanı andırıyordu. Annem geldi aklıma. O da böyle can çekişmişti yerde. Sesleri hala aklımda dolanıyordu. Sonra gözlerini kapattı ve öldü. Kardeşimle bakışlarımızı hatırladım da, ilk başta oyun oynuyoruz sanmıştık. Sonra o aniden kan kusmaya başlamıştı. Ölürken bile gözleri üstümüzdeydi. Bize o kadar garip bakışlar atmıştı ki, sanki bırakıp gitmek istemiyordu. Ve sonunda kalbi yenik düştüğünde her şey için geç kalmıştık.

Tanrım...
Gözlerimi kapatsam biter miydi her şey?

Kemer tamamıyla parçalara ayrılıp yanıma düştü. İstisnasız her yerim yanıyordu. Gelinlikten açıkta kalan kollarımda keskin mora çalan izler birikmişti. Ona bakmadım ama bakışlarını üzerimde hissedebiliyordum. Yeterince tepki vermediğimi düşünmüş olacak ki hızla karnıma bir tekme attı.

İşte bu sefer gerçekten boğuluyor gibiydim. Sanki iç organlarım birbirine girdi. Dudaklarım acıyla aralandı ve bir kaç damla kan kenarından yere doğru süzüldü. Ardından bir öksürük kriziyle devam etti. Acı göğüs kafesimde infial yaratır cinstendi. Yerde, yağa düşen ıstakoz gibi kıvrandım. Tepkilerim ne denliydi bilmiyorum ama şu an her duyguyu dorukta yaşıyordum. Bir hıçkırık kaçtı dudaklarımdan ve sonrasını ağlama krizine çevirdi.

Tepemde Azrail gibi dikilmiş bu adamın bana acıması yoktu.

"Bana bunu neden yapıyorsun?" Diye sordum akan gözyaşlarımın arasından. Bir süre yukarıdan bana baktı. Dudakları tek bir çizgi halindeydi. Tepkisizdi. Bakışlarımı yüzünde gezdirdim tıp kı şu an bana yaptığı gibi. Onu inceleme fırsatını yeni bulmuştum. Kirli sakalları, hafif dolgun dudakları vardı. Teni daha çok esmere kayıyordu. Boyu uzun sayılabilecek boydaydı. Yaşını düşündüm de muhtemelen yirminin sonlarına yuvarlanıyordu. Onun beni ilk görüşü olabilirdi ama ben onu daha önce bir çok dehşet haberde görmüştüm. Uyuşturucu ticaretinin en üst noktasıydı. Kahverengi gözleriyle denk düştüğümde yutkundum. Benim boğazıma dikenler batıyordu peki ya senin?

Bu tehlikeli sessizliği bozan ilk şey hemen yanıma uzanması oldu. Yüzü şimdi bir nefes kadar yakınımdaydı.

"Çok mu canın yandı?" Diye sordu dalgın bir ses tonuyla. Parmakları, cevabımı beklemeden boynumda biriken saçlarımı geriye çekti ve boynum açığa çıktı.

Cevap vermedim.

"Biliyor musun," diye devam etti. Onu pür dikkat izledim. Yüzü yaklaştı."Evlenmeliydin."

SINIRDAKİ YABANCI  +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin