Bölüm:5

2.3K 80 16
                                    

Son demlerinde can çekişen bir ihtiyarı andırıyordum. Ya da hastalığın son evresinde olan herhangi bir insanı. Bence bana konulacak bir tanı yoktu. Bu aptallığın getirisi miydi bilinmez ama ben buna mecbur bırakılmıştım. Zamanında bir yerlerde tam da bana uyan bir söz okumuştum.

'Ben bu deveyi gütmek zorunda bırakıldım, imkanım olsaydı bu diyardan giderdim.'

Bana kendimi sözde kocama hazırlamam için yarım saatlik bir boşluk tanımışlardı. Ve ben o boşluktan fırsatını bulup farklı bir evrene geçmiştim sanki. Bir kum saatinin içinde hapsolmuş gibiydim. Kum boğazıma kadar doluyor, ve dönüyordu. Bu döngü hep devam ediyordu. Zaten altüst olan hayatım her defasında darbelerini yeniliyordu. Ne yazık ki bu savaşta kazanacak gücüm kalmamıştı.

O silahın kafamda patlaması için uzun bir müddet gözlerim kapalı bekledim. Yumruklarım sıkı sıkıyaydı. Yüzüme yansıyor muydu bilinmez ama korku bedenimi kaskatı kesmişti. Kendimi hazırladığım bu son şimdi bir nefes kadar yakınımda tetiği çekmek üzereydi.

O leş kargası gider ayak şovunu yapmıştı yine.

Dakikalar birbirini kovaladı ama çıt yoktu. Merak duygum kendini pekiştiriyordu ama içimde ki o korku her şeyin üstesinden gelmeyi başarırdı. Sabırsızdım. Çünkü belirsizlik her daim canımı sıkan bir unsurdu. Bir şeyler ya olur ya olmazdı, ya evet ya hayırdı. Her şey net olmalıydı. Bir şeylerin grisi benim için siyahtan farksızdı.

Kendimi daldırdığım sonsuz düşünce havuzunda tökezlediğimi fark ettim. Beklediğim gibi olmayan bir tepki vardı. Silahın soğuk ama dehşet saçan namlusu baskıyı azalttı ve tamamen uzaklaştı. Kaşlarım çatıldı, gözlerimi açıp açmamak arasında bir iki saniye düşündüm ve sonunda açmak galip geldi. Hemen önümde ki ölü bedene bakmamaya gayret gösterdim. Kısa çaplı bir bakış attım ortamda ki gergin havaya.

Durumu garipseyen tek ben değildim. Etrafta doluşmuş sayısı hallice olan adamlar da şaşkınlıklarını gizleyememişti. Hepsinin göz kontağında patronları vardı. Onun kontağında ise ben. Göz bebeklerinin içinde hapsolmuş, dizleri üstüne çökülmüş bir ben. Gözleri bana karşı o kadar şeffaftı ki içinde ki yıkık bedeni net bir şekilde görebiliyordum. Bir kaç saniyeyi andıran bu mesafeli bakışmayı arkasını dönerek sonlandırdı. Sessiz bir vedayı andıran bu hareketi çok geçmeden bölünmüştü.

"Onu getirin," diye komut verdiğinde etrafıma bakındım.

Şaşkın anlamsız bakışlar bir süre bende durdu ve çok geçmeden harekete koyuldu. Kollarım iki yanından tutuldu, bir tepki vermedim. Sanırım gereksiz olacaktı. O binaların arasından gölgesi şeytanı andıracak bir ürpertiyle geçip kayboldu. Ben ise kana bulanmış bu gelinlikle cennetten kovulmayı bekleyen Havva gibiydim.

Dumura uğramış bir ben vardı içimde. Sanki bir yanım tetiği çekmesi için çok istekliydi. Ama bir diğer yanım hala vaktin bol olduğunu söylüyordu. Karmaşık soru işaretleriyle dolu bu yığını, kamyonet tipli küçük bir arabanın arkasına fırlattılar. Sürgülü kapı sertçe yüzüme kapatıldı. Şoförü görmemem için arayı açacak bir perde konulmuştu. Evet orada biri ya da birileri vardı ama benden tamamen soyutlaşmışlardı. Beni arabaya iten adam iki defa arabanın kapısına vurdu ve sürmesini emretti. Araba taşlı yolda bir kaç sarsıntıdan sonra ilerlemeye başladı.

Siyah filmlerle kaplı cama yanaştım. Virajlı bir yolda, kapıyı aniden açıp atlasam hayatımda bir şeyler değişir miydi? Bu soru rafa kaldırılmadan saniyeler önce, açacak bir kulpunun olmadığını fark etmiştim. Şimdi gerçekten kapana kısılmış gibiydim. Zaten bende onu yapacak kadar cesaretli değildim.

SINIRDAKİ YABANCI  +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin