Bölüm:32

1.3K 95 127
                                    

{Dostlar Merhaba ve iyi okumalar...}

Kapı çaldığında konuşma bölündü ama ben onu sanki son defa görüyormuşum gibi bakmaya devam ettim. Belki de buradan çıkacak ve bir daha asla denk gelmeyecektik. Bu düşünce beni üzmeye başladığında kendimi silkeledim ve gelen kişiye baktım.

Thomas gözlüklerinin ardından bize baktı. Bakışları ikimiz arasında gelip giderken konuşmaya başladı.

"Sayın Savcım müvekkilimin ifadesi alındıysa çıkabilir miyiz?"

İçime dolan sıkıntıyla sesli bir soluk verdim. Bu tüm dikkatin bana yönelmesine sebep oldu.

"İfadesi alındı," dedi Boris benim kadar sıkıntılı bir ifadeyle. İşaret parmağıyla masada duran kağıdı gösterdi. "İmza atın." Daha fazla konuşmak istemiyor gibi kısa kesmişti.

Çekingen bir ifadeyle bana uzattığı kalemi aldım. Sessizce gösterdiği yerleri okuma gereği duymadan imzaladığımda bir kaç saniyeliğine gözlerim ona kaydı. Yüzü yüzüme o kadar yakındı ki dikkatimi dağıtıyordu. "Şurayı da imzala," dediğinde sıcak nefesi çarptı dudaklarıma. Başımı hızlıca salladım. "Tamam."

"Başka kaldı mı?" Diye sordum eğildiğim yerden.

"Bilmem," dedi oldukça sessiz bir tonda. "Belki bir tane daha kalmıştır."

Omzumun üzerinden Thomas'a baktığımda hala orada beni bekliyordu. Arada ki mesafeye güvenerek tekrar önüme döndüm.

"Nasıl?"

Soruma gülümsemekle yetindiğinde yeşil gözleri çok şey konuşur hale gelmişti. Ama bunu anlamak için yeteri kadar vaktim yoktu. Thomas araya girip imzaların bitip bitmedigini sordu.

"Bitti," dedi Boris.

"O halde izninizle gidelim."

Başını hafif sallayarak onayladığında ayağa kalktım. Burada bulunabilmek için biriken tüm sebepleri tüketmiştik ve sanırım bir vedadan ibarettik. Boris'in gözlerimin içine bakarken ki isteksizliği beni kendi içimde düşünmeye zorladı. Sonra bunun beynimin bir oyunu olduğuna kanaat getirdim. O sadece görevini yapıyordu ve istediği davanın sonuçlanmasıydı. O halde neden buraya gelmem için özel izin aldırmıştı? İç sesim buna güldüğünde neredeyse ağlayacaktım. Herkesin kendince bir çıkarı vardı.

Ona sırtımı döndüğümde Thomas'la göz göze geldik. Üzüntümü fark etmiş gibi sorarcasına baktı. Bir şey demeden kaderime doğru ilerledim. Bu sessizlik artık öldürmüyordu, işkence ediyordu. Kapıdan çıkacakken Boris'in sesi doldu kulağıma.

"Bayan Göksu," dediğinde kalbim acıyla kasıldı. Tamamıyla ona döndüm ve gizlemeye çalıştığı duygularıyla cebelleştim.

"Teşekkür ederim," duraksadı. Sanki o bir kaç saniyelik anda bana bir şeyler anlattı ama dili değil gözleri konuştu. "İfadeniz için." Diye tamamladığında zoraki gülümsedim.

"Ben teşekkür ederim," dedim. "Hoşçakalın."

Tam şu an üzüntüden ölebilirdim. Ayaklarım yere çivilenmiş ama biri baltasıyla gelmiş gibi.

"Tekrar görüşmek üzere," dedi kendinden emin bir sesle. Bu içime su serpmedi ama garip bir hissiyat yarattı. Belki de tohumlar bırakmıştı avuç içime ve ne büyüteceğimi bana bırakmıştı. Bundan sonrası benim kendi imkanlarımdan oluşuyordu. Dilimde biriken kelimeleri yuttum ve odadan çıkıp gittim. Kapı ardımdan kapandı.

SINIRDAKİ YABANCI  +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin