Bölüm:13

2.1K 78 22
                                    

İçimde büyüttüğüm umut ormanlarına bir kibrit çakıldı. Alevler büyüdü ve buzdan duvarlara sıçradı. Bir yanı su doldu bir yanı ateş. Bir yanı acı doluydu bir yanı umursamaz. Bu bendim. Körelttiğimi düşündüğüm duygular gözlerime akıyordu. Orada birikip süzülüyordu. Bu bir intihar mıydı? Bedenler kendini asar, ruhlar uçup giderdi. Peki ya duygular birikip akmaz mıydı kirpiklerin ardından? Bu da bir asılma çeşidi değil miydi aslında?

Kapıdan çıkarken anılarımı yokladım. Bu bana birini hatırlatmıştı. Bir kaç sene öncesinde ki birini.

Sıcağın kavurduğu bir gündü. Yazın tam ortası güneş tepede can çekiştirirken, bulduğum her boş vakitte avluda kitap okudum. O gün bir çok duyguyu yaşadım, o kitapta birilerinin ölümüne birilerinin umutlarına dahil oldum. Havanın kararmaya başladığı o saatlerde bir çığlık koptuğunu hatırlıyorum. Biri avazı çıktığı bağırdı. Hatta o kadar bağırdı ki sesi bir anda kesildi. İçime sinen nice korkuyla ayağa kalktım. Babama ve kardeşime seslenip sesin kaynağını aramaya başladım. Merdivenlerden düşe kalka çıkarken, birinin çığlık sesi daha geldi. Bu bir feryattı, bunu biliyordum. Bu ölümün feryadıydı.

Babam odasının kapısını hızla çarpıp kulağında ki telefonla koşmuştu. Benim onu bilgilendirmeme fırsat vermeden elinde ki ceketi üstüne geçirdi telaşla. O sesin kaynağını öğrenmişe benziyordu. Onun peşinden gitmek istesemde buna cesaret edemedim. Yanımdan geçip gitti ve çok geçmeden kapının çarpma sesi geldi. Kapının ardından ışıklar, sesler yayılıyordu karanlığa. Bu bir ambulansın siren sesiydi.

O gün bitişiğimizde ki evde aramızda bir duvarla asmıştı kendisini Yusuf.

Daha yeni askerden gelmişti. Babası uzun zaman önce vefat etmiş, annesi ise o gün dışarı alışverişe çıkmıştı. İki abisiyle birlikte çalışıyor, para biriktirip sevdiği kızla evlenmek istiyordu. O gün abilerine berbere gideceğini söylemiş ardından eve gelip inşaat ipiyle kendisini asmıştı. Benim bütün gün gezindiğim avlunun diğer tarafında Yusuf hayatına son vermişti.

İşten gelen abileri kapıyı açıp onu asılı gördüğünde hazin bir karanlık yüklenmişti omuzlarına. Onu hemen ipten almışlardı ama o çoktan ölmüştü. Boynu ipin gerginliğinden olsa gerek kesilmişti.

Sonradan duyduk ki Yusuf kendisini sevdiği için feda etmişti. Abileri sevdiği kızla evlenmesini istemediği için sürekli bir kavga hali dönmüş ve Yusuf artık bu kararsızlığa dayanamamıştı.

Nitekim, Yusuf'u kalbinden vuranlarla urganı boynuna dolayanlar aynı kişilerdi. Abileri. O gün içlerinden birisi kardeşini ipte görünce akli dengesini yitirdi. Hayat bir daha onlar için eskisi gibi olmadı. Bir süre sonra da annelerini de alıp gittiler o diyarlardan. Yusuf'un umutları, hayalleri o eve hapsedildi.

Arabaya binerken aslında Yusuf'la ne kadar ortak noktamızın olduğunu fark ettim. Ben onun aksine biraz daha yaşamak istemiştim. Ama şimdi aramızda ki tek fark onun bir mezar taşının olmasıydı.

Hala aklımdasın Yusuf. Sen yıllar önce ölmüş olsan da ruhun burada benim kendimi asmak istediğim her ipte.

Kapı üstüme kapandı ve yol altımızdan kaydı. Karşımda zehirli bir adamla, o ise karşısında bir harabeyle...

"Bu sana son gelişim, bunun için beni affet. Şunu bil ki gerçekten üzgünüm."

Kurumaya yüz tutmuş toprak avucumun arasından kayıp gitti.

"Ölüm bizi kavuşturana dek yokum artık. Eğer beni görüyorsan bir yerlerden, benim için üzülme. Ben iyi değilim ama iyi olacağım."

SINIRDAKİ YABANCI  +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin