Bölüm:31

1.1K 73 97
                                    

{Lütfen varlığınızı beğeni ya da yorumla belli edin çünkü morallerim sıfır. Biliyorsunuz ki özgürlüğümüze her geçen gün daha da vuruluyor darbeler. Bunu nasıl aşarız hiç bilmiyorum ama lütfen mutlak huzur için direnin.İyi okumalar.}

Gökyüzü puslu. Beynimde ki sis perdesi dağılmak bilmiyor. Aydınlığı hissediyorum ama karanlığı arzuluyorum. Fakat uyanıyorum. Görmek istediğim bir dünyanın içinde değilim. Hayal ettiğim şeyler yok. Orada melekler, kelebekler, olmalıydı ama ben acıyı seziyorum. Istırapı, şeytanları.

Boynumda ki kumaşın varlığı kursağımda kalıyor. Ağlıyorum ama gözyaşımın sıcaklığı beni rahatsız ediyor. Sesler birbirine karışıyor, tepemde farklı simalar görüyorum. Birinin bana yanaştığını ve nabzımı kontrol ettiğini. Bir hışımla odadan çıkıp gittiğini.

"Su,"

Çölü andıran dudaklarımdan tek bir kelime döküldü. Biri üzerime eğildi. Bu hizmetli kızdı. Beni anlamaya çalışır gibi beklediğinde tekrar ettim. "Su."

Benden uzaklaştı ve görüş alanımdan kayboldu. Öksürükler ardı sıra dudaklarımdan döküldü. Acı bir tat damağıma yayıldığında midem kasıldı. Dilime ulaşan mide suyunu tutamadım ve kusmaya başladım. Refleksle başımı yana çevirdim. Öğürmeler ardı sıra sanki ciğerlerim parçalanmış gibi bir hisle devam ederken, kanın tadını aldım. İğrenç bir anda kilitlenip kalmıştım ve canım yanıyordu. Bu içten değildi, bedenimin her yeri alev alev yanıyordu.

Bulunduğum ortamı algılamaya çalıştıkça zihnim daha da köreliyordu sanki. Neden yerdeydim ve beni ipten alan kimdi? Hareketlendikçe kendi kendimi ipten aldığımı fark ettim. Acı veren bir gülümseme belirdi dudaklarımda. Hesap etmediğim şeyler gelişmişti. Avize yükümü taşıyamamış benimle birlikte aşağı düşmüştü. Sanırım sonra bayılmıştım çünkü o kısmı hatırlamıyordum.

Elimin tersiyle dudaklarımı sildim ve hala boynumda sarılı duran çarşafı çıkarttım. Kılımı kıpırdatacak halim yokken oturur pozisyona geçmiştim. Tanrım, ne aptaldım... Ölmeyi bile becerememiştim.

Kapıda beliren kıza baktım. Beni görünce duraksadı. Midesi bulanmış gibi yüzünü ekşitse de hemen toparlanmış suyu uzatmıştı.

"Buyrun efendim."

Onun bu tavrını görmezden gelmeye çalıştım ama garip bir sinir harbi vardı içimde. Öfke bu denli yoğunken, titrek ellerle bardağı elime alıp, suyu boğazıma dizdim. Fakat beni yatıştırmaya yetmemişti. Bakışlarım bomboş duvarda oldukça kirli düşüncelerle gezinirken konuştu.

"Size kıyafet getireyim."

Gözlerimi ona çevirdiğimde onu elini uzatmış halde gördüm. Bir kaç saniyelik bu sessizliği yutkunarak sonlandırdı.

"İyi misiniz?" Diye sorduğunda yüzü çok fazla ifadeye ev sahipliği yapıyordu. Düşündüm de o iyi olmadığımı biliyor ama buna üzgünmüş gibi davranmıyordu. Avuç içime sıkıştırdığım bardak patlayacak noktaya geldiğinde hızla duvara çarptım. Bardak onlarca parçaya bölündü ve yerlere savruldu.

Tiz bir çığlık döküldü dudaklarından.

"İyi miyim?" Diye sordum öfke dolu bir sesle. Kanımın fokurdadığını hissedebiliyordum. Sanki burada ne olacaksa olsundu artık ve kim ölecekse ölsün.

SINIRDAKİ YABANCI  +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin