{10 K okunmuşuz bunun şerefine hızla bir bölüm yazdım. Hikayeme destek olursanız çok sevinirim iyi okumalar 🙏🏻}
Çığlık attığımı hatırlıyorum. Nefesimin zaman zaman kesildiğini ve boşlukta kaldığımı. Öleceğimi düşündüğüm her anda yüzüme çarptığı tokatla 'daha bitmedi' diyordu sanki. 'Daha bitmedi alacaklarım var.' Kendime çok sonradan geliyordum ve artık algım yerle birdi. Eşofmanımı tüm bu çelimsiz yanıma rağmen zorlayarak çıkarıyordu. Çabalamaktan ve kurtulma umudumdan bir an olsun vazgeçmemiştim. Ama bedenimde oluşan tahribat beni yormaya başlıyordu. Burada bir başımayken, binlerce kötü ihtimali düşünmüştüm ama hiç Mateo'nun verilen sözlere itibar ettiği aklıma gelmemişti. Ağır çekimde geçiyordu sanki an. Kollarımın uyuşmaya başladığını hissettim. O kadar sıkıydı ki parmakları kanın pompalanmasına izin vermiyordu. Çırpındıkça daha da aşağıya itelendim, bu bir zaman sonra beni Hector'la oturduğumuz alana denk getirmişti. Ayaklarımı kurtuluş için hareketlendirdiğimde bir kalabalığa çarptım ve çok geçmeden şişelerin düşme sesi geldi.
Karanlığın içinde büyük bir savaş, savaşın içinde bir acı yığını. Mateo aniden gelen sesle duraksayınca bir kolumu elinden kurtarıp boşluğa hızla vurdum. Gözlerim hiçbir şey görmese de tenine denk gelen tokatımla bir ses yankılandı havada.
Tokat onu pek etkilememiş gibi sesli güldü. Bedenimin üst bölümünde ki ağırlığı hafiflediğinde aşağıya daha da yük yapmıştı. Ne yaptığını anlamadım ama onun azalan baskısını fırsat bilip kendimi ileri çektim. Bu tamamıyla olmasa da büyük bir bölümünden kurtulmamı sağlamıştı. Tabi aynı zamanda eşofmanımdan da.
"Sen aptalsın," dediğinde onu dikkate almamaya çalıştım. Nefesimi düzene sokmaya uğraştım, ama bu hengamenin içinde zor geliyordu. Ciğerlerimde yanan hava boğazımı yakmaya başladı. Ondan gelecek herhangi bir atağa hazır olmak istedim de bu sessizlik ve karanlık beni öldürüyordu. Etrafıma baktım nereye vardığıma. Duvarın dibinde durmam daha riskli olur diye ortalara gitmem gerektiğini düşündüm. İki elimi belimin arkasından yere koyup ters bir emeklemeyle oradan uzaklaşmaya çalıştım. Kapıya yönelip buradan defolup gidebilirdim çünkü o gelirken kapıyı kilitlediğine dair bir ses duymamıştım. Mantıklı düşünmek için saniyelerim vardı. O saniyeler hızla geçtiğinde hala bir çıkış yolu yoktu. Onun suskunluğu beni bağırtmaya yetecek kadar korkutucu geliyordu. Çok geçmeden bir şişenin yerden ayrılma sesi geldi. Yutkundum ve türlü ihtimalleri düşünüp kendimi hazırlamaya çalıştım.
O kadar ölümcül tehlikede insanlardı ki ihtimallerin ucu bucağı yoktu. İyiyi düşünmek imkansızdı.
"Nerdesin?"
Nefesimi tutup sessiz kaldım.
"Benden kaçamazsın bu gece verilen sözü tutman lazım."
Tozlu adımlarını hissedebiliyordum. Bana yaklaşmasa da etrafı taradığı kesindi.
"Seni orospu, ne yapmaya geldin buraya söylesene?" Diye bağırdı. Sinirlenmişe benziyordu.
"Bizim altımıza yatmayacaksan işin ne?"
Hazmedemediğim kelimeleri beni bir kurşun gibi delip geçti. Bunu bilinçli yaptığını düşünüp kendimi oyaladım. Beni ortaya çıkarmaya çalışıyordu ama düşününce bu zor değildi. Hatta telefonun ışığını yüzüme tuttuğunda hiç bu kadar kolay olmamıştı. Dehşetle çığlık atıp geri geri gitmeye çalıştığımda kahkaha attı.
![](https://img.wattpad.com/cover/325416322-288-k717383.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SINIRDAKİ YABANCI +18
General FictionBU HİKAYENİN BİR ÇOK KISMINDA RAHATSIZ EDİCİ İÇERİK BULUNMAKTADIR. "Teninde bir ilkbahar havası ama için kar kış. Gözlerin yorgun, ruhun darmadağın. Korkuyla baktığın bu yollar senin kaderin, bu gözler senin katilin." Bakışlarında bir kasvet, kehane...