{Hikayeme destek olursanız çok sevinirim iyi okumalar 🙏🏻}
Bağrımda biriken kederle gözlerine baktım. Gecenin karanlığına ayak uyduruyordu o firkat yüklü bakışları. Arabanın kapısı kavuşma umuduyla açılırken şakaklarımı büyük bir şaşkınlıkla ovdum. İnancım burada körelmiş, burada yok olmuş gibiydi. Halüsinasyon olabilir miydi? Başımı olumsuzca salladım. O sırada kirpiklerimde asılı duran yaşlar sırayla aşağı sarkmıştı. Karşımda gayet gerçek dururken artık hayal olamazdı.
Kollarımı araladığımda dolduğunu, nefessiz kaldığımı hissettim. Uzun zamandır boşluk hissiyle yığılıp kalan kalbim bir anda şarj olmuş, geriye şiddetli çarpıntılarını bırakmıştı.
"Ben geldim," dediğinde sesi boğuk ve hüzünlüydü. Onun o tanıdık kokusu burnuma sinip, bana eskiden kendi çabalarımızla ne kadar mutlu olduğumuzu fısıldamıştı. Onunla çamurdan tencereler yaptığımız ve bir kalem için ne kadar kavga ettiğimizi. Ama işin sonunda sarılıp önümüze baktığımız, çocuk dünyamızı. Her şeyin yolunda olduğunu düşündüğümüz ve büyüyünce güzel hisleri yanımızda götüreceğimiz o kuşağa. Veda etmişcesine baktım gözlerine. Evet tanıdıktı, evet bendendi ama sanki aramıza dağlar, ovalar hatta yıllar girmişti. Sanki bu bir kavuşma değil de ayrılmaydı. Artık buradan kurtulamayacağımıza dair bir ayılma.
Gözlerimi kapatıp bu anın bana sunduğu duygularla baş etmeye çalıştım. İçime sinen korku tohumları hızla yeşermişti. Havanın soğukluğunu rağmen, vücudu sıcacıktı. Öyle ki buz tutmuş tenime ısısı sirayet etmişti. Bu daha çok tanıdık birinin verdiği güven gibiydi. Artık kendimi yabancı hissetmiyordum. Bu topraklarda benden biri daha vardı. Başımı omzuna gömüp sesli ağlayışımı sürdürdüm. Kaç dakikanın yitip gittiğini saymadım. Bana oldukça kısa geliyordu, sanki bir kaç saniye içinde gelişiyordu her şey. Annemin öldüğü güne döndü zihnim. Orada birbirimize sarılmış ve artık bir anneye sahip olmadığımızı mırıldanmıştık. Tepede ki sokak lambası cızırtılı bir sesle açıldı ve karanlığı aydınlattı.
"Ağlama," diye fısıldadı kulağıma. Bu zordu, onu burada görmek beni gözyaşlarımla boğabilirdi. Sevinmiş ama aynı zamanda ihtimallerin kucağına düşmüştüm. Hem de oldukça kötü ihtimallerin.
Başımı omzundan kaldırıp geriye çektim. Onun yüzünde belirmiş vuslat dolu ifadeye baktım.
"Beni nasıl buldun?" Diye sordum. Soğuktan çatlayan dudaklarımı yaladım. Tebessüm edip, omzunun üstünden ardına baktı. Bakışlarım oraya kaydığında Hector'u ve karışık ifadesini görmüştüm. Orada öylece dikilmiş bizi izliyordu. Kaşlarım çatılırken, Hector samimi bir şekilde gülümsedi.
"Hector sayesinde," dediğinde sesli bir şekilde yutkundum. Kollarımı omzundan çekip tamamıyla ayrıldım. Bu sanırım duymak istemeyeceğim ama aklımda beliren ilk seçenekti. Konuşmasına devam ettiğinde dikkatimi ona verdim.
"Bana ulaşıp senin onunla birlikte olduğunu söyledi. Eğer istersem görüştürebileceğini de."
Hector'a tekrardan döndüğünde, ona onun diliyle konuşmuştu. Yanağımda soğuyan gözyaşlarımı elimin tersiyle sildim. Özlemin kavrulduğu hava değişmiş, başka bir konunun kapısını aralamıştı.
"Teşekkür ederim dostum, Heja'nın şimdi neden ispanyolcaya merak saldığını anlayabiliyorum."
Bakışları ikimiz arasında gidip gelirken zor da olsa tebessüm ettim.
"Evet," diyebildim yalnızca. Tam olarak neye cevap verdiğimi bile bilmiyordum.
"O hep bir ispanyolla evlenmek isterdi," dedi gülümsemesinin arasından. "Dolaylı yoldan bulmuş oldu."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SINIRDAKİ YABANCI +18
General FictionBU HİKAYENİN BİR ÇOK KISMINDA RAHATSIZ EDİCİ İÇERİK BULUNMAKTADIR. "Teninde bir ilkbahar havası ama için kar kış. Gözlerin yorgun, ruhun darmadağın. Korkuyla baktığın bu yollar senin kaderin, bu gözler senin katilin." Bakışlarında bir kasvet, kehane...