Beyaz odanın içi buz kesiyordu. Her şey bir anda kristalleşmiş bir şekilde donuyor gibiydi. Tavanda yanan beyaz ışığın sesi sessiz odanın içini dolduruyor, kimseden nefes harici herhangi bir ses duyulmuyordu. Sessizlik kulak tırmalaya başlamıştı. Sessizlik sanki kulaklarını kanatıyordu. Ta ki görevlinin sesini duyuncaya kadar. "İyi misin?"
Hayati değerlerini ölçen makineden garip sesler gelmeye başlamıştı. Kalp atışları hızlanmış sanki tansiyonu bir anda yükselmeye başlamıştı. Seokjin bunu yüzüne hücum eden kandan anlamıştı sanki. Vücudu buz kesmişti ama aynı zamanda da tüm hücrelerinden alevler çıkmaya başlamıştı. Kalbi yanıyordu. Delicesine atıyordu kulaklarında. Kulakları uğulduyordu. Gördüğü yüz gözlerinin ondan başkasını görmemeye yemin ettiği yüzden başkası değildi. Şimdi yeminini yeniden hatırlamış gibi onun yüzünden alamıyordu gözlerini.
Ne kadar değişmiş diye düşünmüştü. Yüz kemikleri yerine iyice oturmuş kendini belli ediyordu. Seokjin onun yüzünü özlemişti. Kimse aksini iddia edemezdi. Aklına bir sürü görüntü hücum ediyordu. Üniversite yıllarında onu takip ettiği anlardan başlıyordu bu. Ta ki onu ilk gördüğü ana kadar uzanıyordu. Kalbine o zamanda olduğu gibi bir sürü ok saplanıyordu. Kalbine saplanan her ok canını yakıyordu. O karşısında capcanlı bir şekilde duruyor, o da şaşkınlıkla karşısındakine bakıyordu.
Seokjin gözlerini hızla kırptı. Dudaklarını yaladı. Onu böyle görmek hiç hazır olmadığı bir şeydi. Şimdi ne yapacağını bilemez bir şekilde öylece kalakalmıştı. Bacakları ağrıyordu. Büyük bir ağrı hissediyordu bedeninde. Tanrıya dua ediyordu. Bunun bir an önce bitmesi için.
Daha önce çok defa bu şekilde hayal görmüştü. Hayatının en zor anlarında Taehyung bir anda gözlerinin önünde beliriveriyordu. Ona bakıyor, onunla konuşuyordu. Bakışlarında her zaman merhametli bir tavır oluyordu gerçeğinin aksine. Sonuçta hayallerinin ürünü olmuştu o. Ama şimdi içinde hissettiği şaşkınlığın aynısını Taehyung'un gözlerinde de görüyordu. O da şaşkındı. Tanrım, bu gerçek olmalıydı. Kurduğu hayallerden biri değildi. Taehyung gerçekti.
Taehyung için ise daha farklı bir durum söz konusuydu. Karşısındaki beden tamamen makineye bağlanmıştı. Zayıf vücut o kadar güçsüz görünmüştü ki ilk başta kim olduğunu anlayamamıştı bile. Ama gözlerine baktığında o da Seokjin'i görmüştü. Yıllar öncesinde yine gördüğü gözler yeniden gözlerinin önündeydi. Ama bir fark vardı. O kadar güzel bakıyordu ki ona Taehyung içini okuyabilmeyi dilemişti. Gözlerinde yıllar öncesinde olmayan bir ifade vardı. Kendisine aşkla bakan çocuk şimdi çok ürkekti. Göz bebekleri titriyor, göz kapaklarını hızla indirip kaldırıyordu.
Taehyung içinin acıdığını hissetmişti. Belki daha öncesinde olsa bu karşılaşma; hiçbir şey hissetmeyecekti. Ama şimdi farklıydı. Taehyung insan olma yolunda emin adımlarla yürüyordu. Taehyung iyi bir insan olmak için çabalıyordu. İçinin acımasına bu anlamda sevinmişti. Büyük gelişme gösteriyordu. Ama kendisini bir kenara bırakmak zorundaydı. Karşısındaki ürkek ceylan, her an kaçıp gidecek kadar güzeldi. Bir daha yakalanması imkansız kadar özeldi.
Bir yandan içinin ürperdiğini düşünüyordu. Ne diye korkmuştu ondan? Ne diye bir kez bile merhaba etmemişti? Neden bir kez bile sesini duymamıştı? O kadar masum görünüyordu ki ondan korkması kadar saçma bir şey olamazdı. Seokjin'in o zamana nazaran bakışları değişmişti. O da şaşkındı.
Şaşkın olduğu bir nokta ise onun neden burada olduğuydu. Neden burada olduğunu anlayamıyordu. Neden bu makineye bağlı olduğunu çözemiyordu. Neden bu kadar acizdi ki? Neden bu kadar güçsüz? Neden bu kadar güzeldi?
Seokjin nefeslerini dizginlemek ister gibi hızla nefes alıp veriyordu. Elleri ile yardım demirlerini kavramıştı. O kadar sıkı tutuyordu ki parmak uçlarına kan ulaşmıyordu. Seokjin bakışlarını Taehyung'un gözlerinden çekip ayaklarına odakladı. Ona endişe ile bakan hemşireyle göz göze geldi. Hemşire hemen müdahale etmek için oradaydı. "İyi misin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VIRAHA
FanfictionHep mi uzak mutluluk yoksa bir elin parmak ucu kadar yakın mı? Peki ya intikam? Soğuk mu yeniyor yoksa her lokmada daha çok mu can yakıyor? Oturduğu yerden kalktı. Karnına giren krambı umursamadı. Vücudu hala çalışıyordu. Şaşkındı ama hala iş görüyo...