Bölüm 40

35 6 13
                                    

Güneş bir kez daha saklanmıştı bulutların arkasına. Havadan gelen pus yer yüzüne yağmur indirecek gibiydi. Gök yüzü açık değildi. Gri bir renk esir almıştı havayı. Geceden değişen hava, gündüz de etkisini sürdürüyordu. Seokjin henüz yapmıştı kahvaltısını. Tabi kahvaltı demek ne derece doğruydu bilmiyordu. Başında bekleyen hemşire tepsinin üzerindeki yemeklerin hepsinin bitmesi gerektiği konusunda oldukça baskıcı davranmıştı. Şimdi karnı şiş bir şekilde hazmetmeyi bekliyordu.

Dünden sonra henüz Taehyung ile konuşmuş değildi. Gerçi ne konuşacaklarını bile bilmiyordu. Hala düşündükçe yüzü kızarıyordu. Onu öpmüştü. Dudaklarına dokumuştu dudakları. Sanki hayatın ona verdiği en güzel hediye gibi kabul etmişti onu sakince. Ama kalbi sakin değildi. Coşkun sıcak busesi; Seokjin'i almış sanki diyar, diyar gezdirmişti. Bulutların üzerine çıkmış, ruhani bir boyuta ulaşmış gibiydi. Oysa ki narin bir buseydi, bu kadar etkili olacağını bilmezdi.

Kalbini kaplayan heyecan, dolu dizgin bir heyelan gibiydi. Önüne çıkan her şeyi yok etmeye ant içmiş gibi; geçmişte yaşadığı tüm acı şeyleri yok etmişti. Sanki sihirli bir değnek değmiş, kalbinin tüm yaralarını iyileştirmiş gibiydi. Korkuyordu. Bundan sonrası için korkuyordu. Çok güzel bir gün geçirmişti ve bu gün için her şeyi göze almayı yeğlemişti. Aklının köşesindeki tüm kötü ihtimaller, onu yeniden kaybetmek üzerineydi. Onu kaybetmek istemiyordu, kalbinde açan çiçekleri kaybetmek istemiyordu. Yeniden o bataklığa düşmek istemiyordu. Elinden tutsun ve ona güneşi yeniden göstersin istiyordu. İçindeki kelebeklere yeni bir kapı açsın istiyordu.

Ellerini yanan yanaklarına çıkardı. Yüzündeki gülümseme dünden beri hiç eksilmemişti. İçini kaplayan tarifsiz heyecan bir an olsun onu yalnız bırakmamaya ant içmişti. Seokjin bu heyecanı sevmişti. Her ne kadar kalbine ayak uydurmak konusunda zorluk çekse de; bu heyecanı sevmişti.

Kapısı tıklandı. Yüzündeki aptal aşık gülümsemeyi kenara bırakmak için genzini temizledi. Yatakta daha dik bir konuma geldi. İçeriye giren Taehyung'dan başkası değildi elbet. Seokjin onu görmesi ile onun da kendisinden farksız olduğunu görebiliyor gibiydi. Taehyung yüzündeki güller ile karşısında duruyor, ellerini önünde birleştirmiş; ona utangaç bir tavırla bakıyordu. Seokjin onun bu haline istemsizce gülümsedi. Çok tatlı görünüyordu.

"Nasılsın diye bakmaya gelmiştim." Dedi Taehyung. Seokjin'e doğru ilerlemişti.

Seokjin alt dudağını dişledi. Gözleri istemsizce onun dudaklarına kayıyordu. Kendini toparlayabilmek adına derin bir nefes aldı. "Gördüğün gibiyim işte."

Taehyung kollarını yanında salladı. "Benim seni nasıl gördüğüme bakacak olursun, uff, çok güzel görünüyorsun."

Seokjin ellerini yeniden ısınan yanaklarına çıkardı. "Beni utandırıyorsun."

Taehyung onun yatağına doğru ilerledi. Ayaklarının yanına oturduğunda Seokjin'in bileklerinden tutup ellerini yüzünden indirdi. "Ama, ne yapıyorsun? Manzaramı kapatamazsın."

Seokjin onun sözleri ile açılan ağzını kapatmıştı. "Hep böyle miydin?"

Taehyung elleri arasındaki bilekleri okşadı. "Nasıl mıydım?"

"Yani böyle, ne derler bilirsin, romantik?" tek kaşını kaldırmıştı.

Taehyung Seokjin bileklerini bırakarak, parmaklarını onun parmakları arasına geçirdi. "Senden sonra bende çok şey değişti."

Seokjin olumlu anlamda salladı kafasını. "Görebiliyorum."

"Bugün çok yoğun geçen bir gün olacak. Seni yeterince göremeyeceğim sanırım." Dedi Taehyung. Diğer eli ile Seokjin elini okşuyordu.

VIRAHAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin