Bölüm 32

44 7 55
                                    

Parlak bir ışığa açtı gözlerini. Etrafındaki nesnelerin ne olduğunu anlamakta zorlanıyordu. Nefes almak bile zor geliyordu. Sanki içine çektiği hava yeterli gelmiyordu. Göz kapakları ağırdı. Kaldırmak için büyük bir güç sarf ediyordu. Konuşmaya gücü yoktu. Kulağına garip bir ses geliyordu. Aralıklarla tekrar eden ses sinir bozucu gelmişti. Düşünemiyordu, başında derin bir acı vardı. Alnı, şakakları, ensesi öyle bir ağrıyordu ki; sanki başının üzerine büyük bir beton parçasını bağlamış gibiydiler.

Elini kaldırmak istedi. Elini kaldırıp, refleks olarak alnına dokunmak istedi. Ama kolunu hareket ettiremiyordu. Bileklerinde ki his, birinin onu bir yere bağladığıydı. Bacaklarını çekmek ve bu bağlanan yerden kurtulmak istiyordu. Başını sağına ya da soluna çevirmek istediğinde yapamadı. Kaşlarını acı ile çattı. Ona ne olmuştu, hatırlamıyordu. Hatırladığı tek şey kafasının arkasındaki katlanılmaz acı ve çok soğuk olmasıydı. 

Etrafına çevirdi gözlerini. Tavanda yanan ışıklardan ve başının dibinde tekrar eden sesten anladığı kadarı ile hastanede olmalıydı. Zaten çok geçmeden anlamıştı kaç tane olduklarını sayamadığı bir doktor ordusunun başında belirmesinden.

Biri kolundaki serumu kontrol ediyor, biri başının üzerindeki monitöre bakıyor, biri de elindeki kalem benzeri çubuk ile gözlerine bakıyordu. Jimin, neler yaşandığını anlamaya çalışıyordu.

"Beni duyabiliyor musunuz?" Diye sordu elinde kalem tutan doktor.

Jimin bir şey söylemek için ağzını açtığında, boğazının yandığını hissetmişti. Sanki çok ağır bir enfeksiyon geçirir gibi bademcikleri şişmiş, konuşmasına engel oluyor gibiydi. Dudaklarını aralaması ile kaşlarını çatması bir olmuştu. Doktor onu omzundan tutmuş ve konuşmuştu. "Konuşmamaya çalışın, boğazındaki tüp yüzünden acı çekiyor olmanız normal. Göz kapaklarınız ile cevap verin."

Jimin gözlerini kapatıp geri açtı. Yaşlı olan doktor yeniden konuştu. "Beni duyabiliyorsanız gözlerinizi açıp kapatmanızı rica ediyorum. Cevabınız evet ise bir kere eğer cevabınız hayır ise iki kere gözlerini açıp kapatın."

Jimin bir kere gözlerini kapatıp açtı. Doktor yeniden konuştu. "Ağır bir kafa travması ile acile geldiniz. Sizi hemen ameliyata aldık. Şimdi yoğun bakım ünitesinde tedavisi görmektesiniz. Tek başınıza nefes alamadığınız için size entübasyon uyguladık. Tekrar kendi başınıza bunu yapabildiğinizde boğazındaki tüpü çıkaracağız."

Jimin gözlerini bir kere kapattı ve açtı. Aslında şu an ne olanlar hakkında ne de doktorun söyledikleri hakkında bir fikri vardı. Sadece ona verilen komutları yerine getirmeye çalışıyordu. Doktor yeniden sordu. "Herhangi bir yerinizde bir ağrı var mı?"

Jimin yine bir kere kapattı gözleri. Doktor yanındakine döndü ve bir şeyler söyledi. Jimin çok da ilgilenmedi. Ağrısı geçsin ama nasıl geçerse geçsin kafasındaydı. Umursamıyordu.

Serumun başındaki doktor konuştu bu sefer. Jimin gözleri ile onu takip etti. "Şimdi seruma ağrı kesici ilave ediyorum. Biraz sonra daha iyi hissedeceksin." 

Jimin dudaklarını araladı ama konuşamadı. Konuşabilseydi teşekkür edecekti. Sadece gözleri ile yetindi.

Yaşlı olan doktor yeniden konuştu. "Şimdilik biraz daha burada kalacaksın. Durumuna göre seni normal odaya alacağız. Biraz sonra yeniden geleceğiz ve değerlerini kontrol edeceğiz." Demiş ve yanından ayrılmışlardı. Jimin beyaz ışıklarla yeniden baş başa kalmıştı.

Yaşlı olan doktor yoğun bakım ünitesi dışına çıktığında, ta en başından beridir burada olduğunu bildiği kızıl saçlı çocuğa doğru yürümüştü. Kızıl saçlı çocuk gülen gözler ile ona bakıyor, ağzından çıkacak iyi habere muhtaç bekliyordu. Doktor çok bekletmedi. "İyi haberlerim var. Jimin bey oldukça dirayetli çıktı. Uyandı. Şimdi durum stabil. Göz refleksleri yerinde, verilen komutlara itaat edip uyguluyor. Diğer bulguları da takip edeceğiz. Biraz dinlensin, size yeniden bilgi veririm." Demiş ve uzaklaşmıştı.

VIRAHAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin