Bölüm 22

69 6 56
                                    

Her akşamın bir sabahı vardı. Bu akşam da sabaha erebilmişti nihayetinde. Gerçi uyuyamamış olduğu için uyanmış da sayılmazdı. Gece boyu onu düşünmüştü. Onu ne kadar özlediğini düşünmüştü. Gözlerine akın eden yaşlara inat gülümsemişti. Belki içinde bulunduğu durum gülümsemek için pek uygun değildi ama yıllar sonrasında onu görmek gülümsetmişti.

Değişmişti Taehyung. Yüzü o çocuksu yüzden oldukça uzaklaşmıştı. Büyümüş ve olgunlaşmıştı. Yüzü yerine oturmuştu. Daha da esmerleştiğini fark etmişti sanki. Ya da ona yalan söylüyordu yıllar. Bilmiyordu. Onu özlediği için kendine kızıyordu.

Diğer taraftan onunla birlikte olacak olmak ona dayanılmaz bir acı veriyordu. Onun etrafında olmak içinin yanmasına neden oluyordu. Yaptıklarını unutması mümkün değildi ama kalbinin ona ihanet edeceğinden emindi. Onu yeniden kalbine almak istemiyordu. Gerçi kalbinden attığını da söyleyemezdi. Taehyung ilk günkü gibi olmasa da yerini özenle koruyordu. Seokjin onu sevmekten öteye geçememişti. Nefret mi? Duyamayacak kadardı sevgisi.

Kapısı açıldı ve içeriye hemşiresi geldi. Kahvaltısını elinde tutuyordu. Seokjin yerinde doğruldu. "Günaydın. Gerçi sana pek aymamış gibi. Ağrın mı vardı?" diye sordu hemşire. Kahvaltıyı her zamanki yerine koymuş ve Seokjin'e doğru ilerlemişti.

"Günaydın. Biraz vardı ama kendim uyuyamadım." Demişti Seokjin.

"Sol kolunu açar mısın? Hemen bir kan alıp, laboratuara gönderelim." Demişti hemsire. İğneyi ayarlamak için cebini karıştırmıştı.

Seokjin kahvaltıya başlamadan önce artık neredeyse rutin haline gelen haftalık görevini yerine getirmeye başlamıştı. Sol kolunu açtı ve iğnenin koluna girmesine izin verdi.

İğne ince bir sızı ile koluna doğru ilerlemiş ve koyu kırmızı kan, sarı kapaklı tüpün içine dolmaya başlamıştı. Bu işlem kısa sürüyordu. Birkaç tüp ve ardından iğnenin kolundan çıkması. Çok basitti. Artık alışmıştı. Acı bile duymuyordu. Gerçi kalbinin acısının yanında bu hiçbir şeydi.

"Ben bunları hemen teslim edip geliyorum. Tabağındakileri bitir ve hazırlanan. Bugün havuza gidiyoruz." Demiş ve kapıdan çıkmadan önce gülümsemişti hemşire. Özenle ilgileniyordu onunla. Seokjin ona büyük bir teşekkür borçlu olduğunu biliyordu.

Seokjin her ne kadar canı istemese de önündekileri yemeye başlamıştı. Canı yemek istemiyordu ama güçlü olmak zorundaydı. Güçlü olmak ve karşısına çıkan her türlü zorlukla uğraşmak zorundaydı. Tam o sırada odanın kapısı çaldı.

Seokjin rahat kalamayacağını anlamış ve bıkkınlıkla bir nefes vermişti. "Gel."

Taehyung içeriden duyduğu güçsüz ses ile komutu takip etmiş ve içeriye adımlamıştı. Kendi gibi adımları da güçsüzdü onunda. Kendini kalben yorulmuş hissediyordu. Bir an önce bunun bir sonuca ulaşmasını istiyordu.

Seokjin tabağındakilere bakıyordu. Elindeki çatalı tabağındaki yumurtaya saplamış ağzına atıp ile atmamak arasında gelip gibiyordu. Yavaşça açılan kapıya çevirdi gözlerini. Taehyung'u gördüğünde derin bir nefes verdi. Buna katlanması gerekiyor muydu?

"Biliyorum beni yine görmek istemeyeceksin ama doktor Ahn dedi ki;" dediğinde cümlesini tamamlayamadı. Cümlesi Seokjin tarafından kesilmişti.

"Biliyorum, haberini aldım. İstesek de istemesek de seninle birlikte çalışmam gerekiyormuş." Dedi Seokjin ona bakmayı kesmiş ve gözlerini yeniden tabağına çevirmişti. Elindeki çatalı tepsiye geri bırakmıştı. Tepsinin üzerindeki içeceği eline almıştı. Tadı muzlu süte benzeyen içecekten bir yudum almıştı.

VIRAHAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin