Bölüm 33

49 6 91
                                    

"Çok cesursun doğrusu. Seni tebrik etmek gerekir." Dedi. Yüzündeki ifade Taehyung'un midesinin kalkmasına neden olacak kadar iğrençti. Gerçi Taehyung o kadar şaşkındı ki; bunun farkında bile değildi.

Yüzündeki şaşkın ifade ile karşısındakine bakıyordu. Şu anda yapmak istediği o kadar çok şey vardı ki hepsini teker, teker yapmayı deli gibi istiyordu. Ama bir güç ona imkan vermiyordu. "Sen ne yüzle geliyorsun buraya?"

"Ne yani, küçük kardeşimi özlemiş olamaz mıyım?" iğrenç gülümsemesi yüzünde her geçen saniye büyüyordu. Gözlerini nihayet önünden ayırmış, Taehyung'un gözlerine dikmişti.

"Sendeki cesareti de tebrik etmek gerekir. Yaptığın onca şeyden sonra karşıma çıkabiliyorsun." Demişti Taehyung. Sesini sakin tutmak için gerçekten çaba gösteriyordu. Karşısındakini sakinliği ile boğmaya çalışıyordu. Biliyordu. Kangjoon'un istediği tek şey onu delirtmekti. Eğer ona istediğini verirse yapmak istedikleri yarım kalacaktı. Onun eline böyle değerli bir koz vermeyi hiç istemiyordu.

"Yaptıklarım? Düzeltmek istiyorum. Senin yaptıkların." Dilini yanağının içinde gezdirmişti.

Dudaklarını yaladı Taehyung. Alayla gülümsedi. "Hadi ama, burada seninle birlikte sadece ben varım. Artık birbirimize karşı dürüst olalım ha?" sesli bir şekilde kıkırdadı. "Ama bir saniye, senden yapamayacağın bir şeyi istemek benim hatam. Ne zaman dürüst oldun ki?"

"Tamam, tamam şaka yapıyorum. Benim yaptıklarım, memnun musun?" diye sordu Kangjoon. Taehyung'un bu tavrı karşısında oluşan şaşkınlığını gizlemekte ustaydı. Ama kendisine itiraf etmeliydi. Bunu beklemiyordu.

Taehyung ellerini birbirine sürttü. "Aynı dilden konuştuğumuz için memnunum. Seni buraya hangi rüzgar attı?" diye sordu. Tek kaşını kaldırmış şüpheli bir şekilde bakmaya başlamıştı. Ellerini birbirine o kadar sıkı kenetlemişti ki; elinden bir kaza çıkmaması için tanrıya dua etmeye başlamıştı.

Derin bir nefes verdi Kangjoon. "Sana amaçlarımı söyleyecek kadar salak değilim, Taehyung." Onu yaralaması gerekiyordu. Kaşlarını kaldırdı ve yeniden konuştu. "Jimin nasıl?"

Taehyung duyduğu isim ile hızla solumaya başladı. Kaşları istemsiz olarak çatılmıştı. Kaşları istemsiz olarak kasılmıştı. Boynundaki damarlar çok net bir şekilde belli oluyordu. Sinir seviyesi kat be kat yükselirken artık nasıl sakin kalacağını bilemiyordu.

Kangjoon yeniden konuştu. "Peki, Seokjin nasıl?" Yüzündeki gülümsemeyi görmek Taehyung için bir işkenceden farksız değildi.

Taehyung gözlerini kapattı. Alt dudağını dişleri arasına aldı. Kendine hakim olmakta gerçekten zorlanıyordu zaten. Şimdi ise bunu yapmak sanki imkansızdı. Onun çektiği acılar geliyordu gözlerinin önüne. Yürümek için ne kadar çaba gösterdiği geliyordu aklına. Onu düşündükçe delirecek gibi hissediyordu kendini. Karşısındaki saygısız pisliğin ona dokunduğu an canlanıyordu. Sanki video gözünde yeniden oynuyordu.

"Kes sesini!" diye bağırdı Taehyung.

Kangjoon ise keyifle güldü. Amacına ulaşıyordu. "Ama söylemem gerekir. Onunla çok eğlendim."

Taehyung yan taraftan atladı Kangjoon'un üzerine. Yakasına yapışmıştı. Gözlerindeki yanan alevle tam karşısındakinin gözlerinin içine bakıyordu. "Sen onun adını ağzına almaya asla layık değilsin! Onun adını söylediğin için dilini koparacağım! Ve sen konuşmak için bana yalvaracaksın!"

Kangjoon yakasındaki ellerin üzerine koydu ellerin. Çekmeye çalışmadan kısık sesi ile konuştu. "Şimdi ellerini çekmezsen eğer; bir lafıma bakar seni buradan def etmek. Bunu biliyorsun değil mi?" Taehyung'un kara gözlerinden bir gölgenin geçtiğini gördü. "Evet, kesinlikle evet. Deli gibi korkuyorsun. Sonuca bu kadar yakınken yine buralardan def olup gitmekten korkuyorsun. Babacığımdan ölümüne korkuyorsun."

VIRAHAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin