Bölüm 26

61 9 26
                                    

Seokjin ellerinin arasına almıştı başını. Düşünüyordu yine. Pencereden yansıyordu gece. Ay dolunay olmuştu. Gece Seokjin'i dinliyordu. Ay öyle güzel parlıyordu ki gecede, tüm karanlığı ortaya çıkarmaya niyetliydi. Bulutlar kaybolmuştu. Gerçeklerin üzerini kapatmaya güçleri yetmiyordu. Ay parlıyordu geceden. Tüm gerçekleri bir, bir döküyordu ortaya.

Seokjin duyduklarını sindirmeye çalışıyordu. Büyük bir boşluğun içine düşmüştü yeniden. Bu boşluk kendisini yutmaya yemin etmişti sanki. Bugüne kadar yaşadığı acıların sebebi, sevdası değildi. Yaşadıklarının sorumlusu değildi. Ona olanların acısını çıkarmak için gözlerinin önünde yemin etmişti. Ellerinden tutmuştu. Ellerinden tutup onu olduğu yerden çıkarmaya yemin etmişti.

Kadere kızıyordu. Bir şans daha veriyordu belki. Tam her şeyi unutup yeniden başladığı sırada, seninle daha işim bitmedi diyordu. Senin için daha büyük planlarım var diyordu. Tanrı sevdiği kullarını sınardı en çok. En çok onları derde boğardı. Ama Seokjin tanrının kendisinden nefret ettiğini düşünüyordu. Şimdi ne yapacaktı? Nasıl adım atacaktı?

Taehyung tam karşısında oturmuştu Seokjin'in. Ona bakıyor, ağzından çıkan tek bir kelimeye muhtaç bekliyordu. Ona inandığını söylemesini diliyordu. Tüm bunların son bulmasını diliyordu. Ona bağımlıydı. Yanından ayrılamıyor, onu gözünden sakınıyordu.

Pencerenin kenarında sessiz sedasız akan göz yaşlarını tutmak istiyordu. Avuçlarına almak istiyordu. Onu öyle görmek dayanılmaz bir acı bırakıyordu kalbinde. Onu gördükçe daha çok korkuyordu. Onun sessiz sedasız çığlıkları kalbinin etrafını sarıyordu. Kalbine derin boşluklar açıyordu. O boşluklardan düşmemek için Seokjin'e tutunuyordu Taehyung. Ona düştüğünü fark etmeden.

Sessiz sedasız ağlıyordu Seokjin. Şimdi ne yapacaktı? Nasıl davranacaktı? İnandığı şeyler bir anda uçup gitmişti. Belki de iyi olurdu. Belki de kendine çeki düzen verirdi. Ama bundan sonrasında Taehyung ile ne yapacağını bilmiyordu. Korkuyordu. Büyük bir aşkı vardı. Kalbine gömdüğü bir aşk vardı. Ya bu aşk yeniden hortlarsa ve yeniden gözünü kör ederse ne yapacaktı? Bilmiyordu. Kendini doğanın olağan akışına mı bırakmalıydı yoksa kaderinin iplerini kendi ellerine mi almalıydı, bilmiyordu.

"Bir şey söylemeyecek misin?" diye sordu Taehyung. Bir köşede Seokjin'in iki dudağı arasından çıkacak kelimeye bakıyordu. Ona tutunuyordu.

Seokjin elleri ile sildi yanaklarının ıslaklığını. "Ne söyleyebilirim ki?" dedi dudaklarını yaladı. Aydınlık gecede gözlerini karşısındakinin gözlerine çevirdi. "Ne söylememi bekliyorsun benden? Başıma gelenlerin senden kaynaklanmadığını söylüyorsun. Ben değildim diyorsun. O zaman kimdi? Bana neden bunu yaptı?" diye sordu. Gözünden bir damla daha aktığında başını pencereye çevirdi.

Taehyung oturduğu yerden kalktı. Seokjin'e doğru ilerledi. Onun önünde diz çöktü bir kez daha. "Kangjoon ismini daha önce duydun mu?" diye sordu.

Seokjin gözlerini kırptı birkaç kere. "Senin kardeşin değil mi?"

Taehyung burukça gülümsedi. Tanıyordu. Celladını biliyordu. "Üvey kardeşim." Diyerek düzeltti onu.

Seokjin gözlerini kırptı. Yine yaşlar akıyordu. Kendisine hakim olamıyor, gözlerinden akanları durduramıyordu. "İyi de niye bunu yapsın bana?"

Taehyung yutkundu. "Sebebini bilmiyorum. Ama videoyu gördüm. İzledim. Oydu."

Seokjin gözlerini kapattı. Sesi çıkmayacak kadar güçsüz hissediyordu kendini. Konuşmaya mecali kalmamıştı. "İzledin mi rezilliğimi?"

Taehyung diz çöktüğü yerden kalktı. Kollarını uzattı Seokjin'e. Onu sıkıca sardı kollarıyla. Bir süre sessiz kaldı. Onun kokusunu dinledi. Seokjin'in kolları önünde güçsüz bir şekilde birleşmişti. Ona sarılan sadece Taehyung olmuştu. Seokjin'in ağır ve titrek nefesini dinledi bir süre. Tanrım evim kokuyor. Sırtında olan elini Seokjin'in saçlarına çıkardı. Usulca okşadı ipeksi saçları. Sesini hafif tuttu. "Senin hiçbir suçun yok. Sen benim gördüğüm en temiz insansın."

VIRAHAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin