Bölüm 17

71 10 12
                                    

Seokjin eşyalarını toparlamış ve yatağın üzerine koymuştu. Dakikalardır Yoongi'yi bekliyordu ama gelen giden yoktu. Bir anda arkasından nereye kaybolduğunu bilmiyordu. Aslına bakılırsa onu düşünecek pek hali de yoktu. Şu anda düşünmesi gereken çok daha önemli şeyler vardı.

Mesela kalbinin neden bu hızla çarptığı konusuydu. Yaşanılan onca şeyin üzerinden koskoca zaman geçmişti. Oysa zaman her şeyin ilacı olmalıydı. Neden kendisine bir ilaç verememişti bu zaman? Neden acı içinde ilk günkü kadar tazeydi? Neden sanki ilk gün gibi canı yanıyordu? Aklı almıyordu.

Peki kalbinin bu denli hızla çarpmasına ne demeliydi? Bilmiyordu. Aslında şaşırıyordu. Elini göğsünün üzerine koydu. Kalbi avucunun içinde deli gibi atıyordu. Binlerce ok kalbine saplanıyormuşçasına acıyordu canı. Ama o kara gözler, kömür karası gözler; gözlerinin önünden gitmiyordu. Ölmeden önce bir kez daha gördüğü için istemsizce şükrediyordu tanrıya. Yaptığının deli saçması olduğunun farkındaydı. Ama bunu durdurmak için elinden bir şey gelmiyordu.

Yoongi'nin sesini duydu kısa bir süre sonra kapıdan. "Hazır mısın?"

"Seni çağırmamın üzerinden dakikalar geçti, neredeydin?" diye sordu seokjin.

Yoongi gözlerini kapattı ve derin bir nefes aldı. "Doktorunla konuşmak için gittim. Neticede bir şey söylemeden ayrılamayız dimi?" diye sormuştu. Gülümsemeye çalışıyor Seokjin'e sorun yok demeye çalışıyordu kendince.

"Peki aksi bir şey söyledi mi?" diye sordu Seokjin. Sesinde enerjinin e harfi bile yoktu. Kendini yorgun hissediyordu.

"Aslına bakarsan senin buradan ayrılmana pek sıcak bakmadı. Bu kadar ilerleme kaydettikten sonra oldukça saçma buldu açıkçası. Ama neyse ki birkaç günlüğüne izin aldım." Dedi. Yine hafiften gülümsemeye çalışıyordu.

"Birkaç günlüğüne mi?" diye şaşırdı Seokjin. Yoong'nin onaylamasının üzerine devam etti. "Buraya bir daha geri dönmek istemiyorum."

"Pekala, ilk önce buradan bir çıkalım. Gerisini sonra düşünürüz." Demiş ve Seokjin'in eşyalarından bazılarını almış ve çıkmak için adım atmıştı.

##

Taehyung sorumlusunun odasının önünde duruyor ve elindeki telefon ile tuşlara hızla basıyordu. Rica ederek telefonu birkaç dakikalığına almış ve konuşmaları kısa tutmak için ayrı bir çabanın içine girmişti. İnsanlara minnet duymak hala pek haz etmediği bir durumdu.

Telefon kısa bir çalıştan sonra açıldı. "Efendim?"

"Benim, Taehyung. Elinde şu an ne var, neredesin bilmiyorum ama acil bir şekilde Jimin'in yerine gelebilir misin?"

Hoseok oturduğu yerden kalkmış ve hafif çatık kaşlarla konuşmuştu. "Bir sorun mu var Taehyung?"

"Oraya geldiğinde konuşuruz." Demiş ve bir şey demesine izin vermeden telefonu suratına kapatmıştı.

Ardından hemen bir başka numarayı tuşlamış ve açılmasını beklemeye başlamıştı. Sağ ayağı hızla hareket ediyor, dudaklarını dişliyordu.

"Alo?" demişti Jimin. Sigarası elinde balkonunda kendine biraz vakit ayırıyordu.

"Taehyung ben. Nerdesin?" telefon açıldığında dudaklarını dişlemekten vazgeçmişti.

"Dükkandayım. İyi misin?" diye sormuştu. O da bir şeylerin ters gittiğini fark etmiş olacak ki; sigarasından derin bir nefes çekmişti içine.

"Pek iyi sayılmam." Demiş ve geçiştirmişti. "Hoseok ve ben senin oraya geliyoruz. Ne işin varsa önünde ertele konuşmamız gereken konular var."

VIRAHAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin