Gecenin ilerleyen saatleri olmuş, yağmur etkisini kaybetmişti. Yağıyordu hala ama eskiye nazaran şiddetini oldukça azaltmıştı. Hafif bir esintiyle karışık çiselenmeye benzer bir hal almıştı. Saatler sabahın 3'ünü gösterirken hava yine pembe bulutların esiri olmuştu.
Odanın içi pencerelerin kapalı olmasına rağmen oldukça havadaydı. Hafif esintinin olduğunu pencereden görebildiği yaprakların dökülmüş olduğu dalların sallanmasından anlıyordu. Yatakta kendini geriye doğru atmış ve düşünmeye başlamıştı. Beyninin çok açık olduğu söylenemezdi fakat. İki şişe biranın vermiş olduğu çakırkeyf hal, hala üzerinde duruyordu. Gözlerini kapattığında hafif bir baş dönmesi onu karşılarken midesi iyi durumdaydı. En son ne zaman çıkardığını bile unutmuştu. Alkol genelde midesine vurur ve gecenin sonunda midesini boşaltmak zorunda kalırdı. Ama giderek daha çok alışıyordu ona. Alkolün getirmiş olduğu düşünme kaybını seviyordu. Her şeyden uzak, tüm dertlerini başından savurmuş gibi hissediyordu.
Kolunu gözlerinin üzerine getirdi ve kapattı gözlerini. Bacakları yataktan aşağı doğru sarkarken, derin derin nefesler alıyordu. Aldığı her nefesle alkolün kokusunu biraz daha icine çekiyordu. Ama bunu seviyordu. Aklının başında olmamasını seviyordu. Gerçi Taehyung en son ne zaman aklının başında olduğunu bilmiyordu. Yapmış olduğu şeyler onu öyle bir bataklığın içine çekmişti ki yaptığı her şey ile daha fazla içine saplanıyormuş gibi hissediyordu. Bu bataklığı oluşturan kendisi değilmiş gibi bataklığa ediyordu içindeki tüm kötü sözleri.
Tüm bunları kenara bırakıp kendini dinlemek istiyordu. Ne kadar başarılı olacağını bilmeden kalbini dinlemek istiyordu. Taehyung bugüne kadar kalbini dinlediğini ve onun yönlendirdiği şeyleri yaptığını zannediyordu. Onun direktifleri ile hareket ettiğini sanıyordu ama büyük bir yanılgının içine düşmüş buluyordu kendini. Geçmişte yapmış olduğu şeyleri kalbinin istediğine inanıyordu. Ama gerçek böyle değildi. Çünkü yapmış olduğu şeylerden sonra, gece yalnız kaldığında kalbinin üzerine çöken kasvet bunun doğru olmadığına işaret ediyordu. Taehyung kendini akıllı zannederdi ama bunu anlamayacak kadar saf ve salaktı aslında.
Yapmış olduğu şeylerden elbet pişmanlık duyuyordu. Elbet rahatsızlık duyuyordu ama çoktan iş işten geçmiş oluyordu. Ölümden sonra gelen özür gibi kifayetsiz kalıyordu tüm bunlar. Yaptığını çoktan yapmış oluyor ve geriye çevirmek için geç kalmış oluyordu. Geç kalmadığı tek şey Namjoon olmuştu. Ona kötü şeyler yapmış ve bunun sonucunda geri dönüşü olmayan bir yola girdiğini hissetmişti. Bir şeyler yapmak için kendini cesaretlendirmiş ve bunun kazancını oldukça net olarak almıştı. Şimdi Namjoon gerçekten yanında olan isimdi. Ona yapmış olduğu onca şeyden sonra onu terk etmeyen tek isimdi.
Yapmış olduklarına bir kılıf uydurmak isterse bu kesinlikle babası olurdu. Aslında ondan hiç görmediği sevgi olurdu belki de. Bir üvey kardeşi vardı. Kardeşi bile sayılmazdı aslında. Babasının annesinin ölümünden sonra başka bir kadın getirmesi ile başlamıştı bunların hepsi. İlk önce o kadın gelmişti eve. Ardından Taehyung'dan büyük olan o kadının oğlu. Sonrasında çok durmamıştı orada. O kadın istememiş ve onu atmayı tercih etmişti babası. Ama kendisinin aksine o kadının oğluna öyle bir sahip çıkmıştı ki Taehyung ister istemez onun gibi olmak istemişti. Kendi içimden çocuk aklı ile onun gibi olursam babam beni de sever diye geçirmişti. Ona benzemek istemişti.
O oğlan çok kötü davranıyordu Taehyung'a. Oyuncaklarını gözünün önünde paramparça ediyordu. Taehyung ağlarken karşısına geçip gülüyordu. Öyle içten gülüyordu ki daha çok ağlıyordu Taehyung. Bir hafta aynı evde kalmıştı onunla. Sadece bir hafta. Ama bu bir hafta içinde onun yüzünden o kadar çok ağlamış ve dayak yemişti ki, bunu sayamıyordu bile. Evde Taehyung'un yüzüne bakarak bir şeyleri kırıyor ardından Taehyung'a atıyordu suçu. Taehyung annesinin en sevdiği tabloları kırar mıydı hiç diye sorgulamazdı kimse. Sorgulamadan vururlardı ona. Taehyung'u o evden yollamasalardı belki de eceli olacaktı o ev. Belki de babası iyilik yapmıştı oğluna.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VIRAHA
FanfictionHep mi uzak mutluluk yoksa bir elin parmak ucu kadar yakın mı? Peki ya intikam? Soğuk mu yeniyor yoksa her lokmada daha çok mu can yakıyor? Oturduğu yerden kalktı. Karnına giren krambı umursamadı. Vücudu hala çalışıyordu. Şaşkındı ama hala iş görüyo...