Yağmur yeniden başlayacak olsa gerek ki gökyüzü yeniden bulutlar ile örtülmeye başlamıştı. Gri bulutlar gökyüzünü doldururken hava serin serin esiyordu. Ağaçların dallarından gelen hışırtı sesi kulakları dolduruyordu. İnsana huzur veren bir hava daha fazla huzur vermek için elinden geleni ardına koymuyor gibi görünüyordu.
Jungkook yeniden tekerlekli sandalyenin önünde diz çökmüş soğuk elleri ellerinin arasına almıştı. Gözleri dolmuş bir şekilde Seokjin'i incelemeye başlamıştı. Yüzünün her detayını hatırlamak için uzun uzadıya bakıyor, her zerresini ezberine katmak istiyor gibiydi. Ondan ayrı kalmak zerre hoşuna gitmese de onun iyiliği için buna katlanması gerekiyordu. "Telefonunu sakın yanından ayırma, tamam mı?" demişti. Sesi dokunaklı çıkıyordu. Her an ağlayacakmış gibi bir hava vardı sesinde. Bu hava Yoongi'nin hiç hoşuna gitmemişti.
"Ayırmayacağım. Sen aradığında her zaman açmak için hazır olacağım." Demişti Seokjin. Jungkook'un bu tavrını anlayabiliyordu. Onun içinde ayrılmak zordu. Koskoca beş yılın adı vardı. Gerçi ondan öncesi de vardı. Çocukluktan gelen bir bağdı bu. Birlikte büyümüşlerdi. Her şeyi birlikte yapmışlar, her şeyin tadına birlikte bakmışlardı. Geçen beş yılın içinde de bağları sarsılmaz bir güçle bağlanmıştı. Jungkook ona her zaman çok yakın olmuş asla uzak olamamıştı. Bu ayrılık en fazla onu etkileyecekti. Adı gibi eminde Seokjin.
"Herhangi bir sorun olursa, en ufak bir şey," derin bir nefes almış yeniden konuşmaya başlamıştı. "Canını sıkacak en ufak bir sorun olursa hemen arayacaksın tamam mı?" diye sormuştu. Gözlerinin dolmasına engel olamıyordu. Ellerinin arasındaki soğuk elleri ısıtmak ister gibi sıkıyordu. Ellerinin arasında küçük bir kuş vardı sanki. Öyle narin, öyle savunmasız, öyle ürkekti ki sanki yapacağı en ufak bir hata onun kaçmasına neden olacaktı. Jungkook bunun bilincinde yaklaşıyordu ona. Onu incitmekten ödü kopuyordu.
"Merak etme. İyi olacağım." Demişti sesi çıktığı kadar. Seokjin içinde zordu ayrılık. Bunca zaman yanından bir kez bile olsun ayrılmamıştı arkadaşları. Her an aramışlar her an gelmişlerdi yanına. Şimdi ise yanına gelmek bu kadar kolay olmayacaktı. Seokjin her zaman bu ilgiden sıkıldığını iddia etmişti. Ama farkına varmamıştı. Bu ilgiydi yeniden nefes almasına neden olan. Bu ilgiydi yeniden hayatına tutunmasına neden olan.
"Hava giderek bozuyor. İçeriye girmeli artık." Dedi Yoongi. Elini Jungkook'un omzuna koymuş onu uyarmak ister gibi sıkmıştı. Seokjin için kendisi için işleri daha da zor bir hale sokmasından endişe ediyordu.
Jungkook hafifçe doğruldu yerinden. Elleri arasındaki soğuk elleri serbest bıraktı. Kollarını uzattı Seokjin'e doğru. Kollarını Seokjin'in boynuna dolarken, burnuna onun kokusunun dolmasına izin veriyordu. Derin bir nefes almıştı. İçine hapsetmek istiyor gibiydi. Bu hareketi Yoongi'nin genzini temizlemesine neden olmuştu. Kulaklarına ulaşan uyarı sonrasında geri çekilen Jungkook, Seokjin'e sevgi dolu gözler ile gülümsemişti. Sıcak elleri arasına Seokjin'in soğuk yanaklarını almıştı. Tenine değmişti elleri. Gözleri ile yeniden kontak kurmuş, yeniden gözlerinin en derinine bakıyordu. "Kendine çok dikkat et." Demişti burukça gülümserken.
"Edeceğim." Dedi yine aynı buruklukla gülümseyen Seokjin. Kendisine yaklaşan dudaklar ile gözlerini kapatmış boynunu hafifçe geriye çekmişti. Bunu neden yaptığını bilmese de ondan kaçmak istiyor gibi bir hava oluşmuştu. Jungkook ise yaklaşmasını durdurmamış, dudaklarını Seokjin'in kurum karası saçlarına bastırmıştı. Saçlarına derin bir öpücük koymuş ve çok geçmeden geri çekilmişti.
"Seni özlüyor olacağım." Demiş ve gülümseyerek çöktüğü yerden tamamen doğrulmuştu. "Seni hapsetmeden gir artık içeriye." Demişti Jungkook.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VIRAHA
FanfictionHep mi uzak mutluluk yoksa bir elin parmak ucu kadar yakın mı? Peki ya intikam? Soğuk mu yeniyor yoksa her lokmada daha çok mu can yakıyor? Oturduğu yerden kalktı. Karnına giren krambı umursamadı. Vücudu hala çalışıyordu. Şaşkındı ama hala iş görüyo...