Evine gitmek isteyen Seokjin, isteğini kabul ettirmenin verdiği keyifle yan tarafta oturuyordu. Merkeze geri dönmenin kendisi için daha hayırlı olacağı konusunda Yoongi'ye hak vermiş; birkaç gün kendi evinde vakit geçirdikten sonra kaldığı yerden devam edecekti. Devam etmek zor olsa bile katlanmaya çalışacaktı.
Bir yanı Yoongi'ye hak veriyordu. Olanları yok saymak sadece kendisini daha kötü hissetmesine neden oluyordu. Oysa ki sorunları çözüp, devam etmek kendisi için daha sağlıklı olacaktı. Merkezde gördüğü psikolojik tedavi de bunu söylüyordu ona. Hayatını geri kazanmak istiyorsa bir yerden başlayıp, geçmişi sindirmesi gerekiyordu. Bilmediği tek şey buna nasıl başlaması gerektiğiydi.
Bu yüzden de eve gelmek onun için iyi bir karar olmuştu. Eve gelip geçmişten kalan izleri tek tek kafasına not etmek istiyordu. En azından izleri görür ve buraya yeniden aynı şekilde gelmek istemediği kendine sürekli hatırlatırdı.
Yoongi'nin sürücü koltuğunda konuşması onu çok etkilemiyor gibiydi. Kulağını ona vermek ve düşünmemek için çaba gösterse de bu pek mümkün görünmüyordu. Yoongi "Eve gidince kombiyi açsak iyi olacak. Hava iyiden iyiye soğudu."
Seokjin cevap vermemiş sadece kafasını sallamakla yetinmişti. Eskiden evi kendisine hapishane olmuştu. Sanki odasında kapana kısılmış, çaresizce kendisini sona hazırlıyordu. Aslında öyle olmamalıydı. Ailesinden geriye kalan her hatıra, evin köşelerinde kol geziyordu. Ama kendisi geçmişte takılı kalmaktan dolayı doğru düzgün o anıların keyfine bile varamıyordu. Ne zaman ablası gelse aklına onun gülümsemesi yerine birbirlerini kovalamaları dolayısıyla bacaklarının artık olmadığı geliyordu. Ya da annesinin yaptığı yemeklerin kokusunu hatırlamak yerine tezgahta sallanan bacaklarını düşünmekten kendini alıkoyamıyordu.
Geçen sürede hayata da çok geç kalmıştı. Hiçbir şeyden zevk almayan biri haline dönüşmüştü. Tüm lise mezunları toplantısına gitmemişti. Belki de utancından çıkmıyordu, yüzleşmiyordu. Herkesin onu yargılamasından korkuyordu. Ama yargılanacak tek bir şey vardı ki o da onu bu hayata mahkum eden kaderdi. Şimdi kendi kaderini kendi çizmek istiyordu.
Yoongi yeniden konuştu. "Ev ısınıncaya kadar üzerini çıkarma. Biraz vakit geçsin ondan sonra ev haline geçebiliriz."
Seokjin yeniden kafasını olumlu anlamda sallamıştı. Gözleri Yoongi'yi bulduğunda sadece kendisine değil arkadaşlarına da ne kadar geç kaldığını fark edebiliyordu. Arkadaşları onun için oldukça büyük fedakarlıklar yapmıştı. Kendi hayatlarını hiçe sayıp onu bu süreçte hiçbir zaman yalnız bırakmamışlardı. Her daim destekçisi olmuşlar, elini hiçbir zaman tutmaktan vazgeçmemişlerdi. Seokjin her ikisine de teşekkür etmediğini fark etti bir kez daha. Belki de vereceği en güzel teşekkür yeniden yürümek ve onlara hayatlarını geri vermek olacaktı.
"Sahi Jungkook konusunda ne yapmalıyız?" diye sormuştu Yoongi. Onu düşüncelerinden ayıran bu soru, neler yaşanabileceğini yeniden hatırlatmıştı. Jungkook, Yoongi'ye göre her zaman daha fevri bir insandı. Taehyung ile kısa karşılaşmasında bile kendine hakim olamayıp ortalığı darmaduman etmişti. Seokjin açıkçası yeniden bunun olabileceğini düşünmüş ve arkadaşı adına korkmaya başlamıştı.
"Bilmiyorum. Ama olurda öğrenirse çok kızar. Ona hakim olamayabiliriz." Demişti Seokjin. Onun adına endişe duyuyordu. Neticede son karşılaşmalarının ardından neredeyse arkadaşından oluyordu.
"Ondan saklamak da çok mantıklı bir karar değil ama belki de bir süre oyalayabiliriz." Demişti Yoongi. Büyük evin garajına girmiş ve arabayı durdurmuştu. Seokjin arkadaşına kafa sallamış ve eve girmek için sandalyesini beklemeye başlamıştı.
Eve girdiklerinde ilk iş kombiyi açmak olmuştu. Gelirken aldıkları makarna için Yoongi çoktan ocağın altını yakmış ve mutfak masasına geçmişti. Şimdilik amaç güzel bir yemek yerine karınlarını doyuracak kadar yemekti. Seokjin de onun karşısına sandalyelerin olmadığı konuma doğru ilerlemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VIRAHA
FanfictionHep mi uzak mutluluk yoksa bir elin parmak ucu kadar yakın mı? Peki ya intikam? Soğuk mu yeniyor yoksa her lokmada daha çok mu can yakıyor? Oturduğu yerden kalktı. Karnına giren krambı umursamadı. Vücudu hala çalışıyordu. Şaşkındı ama hala iş görüyo...