Ellerini kucağında birleştirmişti. Odada yalnız başına oturuyordu. Ne hissettiğini bilmiyordu. Beyaz odanın içindeki ışık gözlerini acıtıyordu. Kısa süre sonrasında burada olmak ona tarifi olmayan duygular yüklemişti. Kendinden nefret ediyordu her buraya geldiğinde. Babasından nefret ediyordu her buraya geldiğinde. Tanrıdan nefret ediyordu her annesi aklına geldiğinde. Annesinden nefret ediyordu babası ile baş başa bıraktığı için.
Taehyung ellerine bakmayı sürdürdü. Buraya geldiğinde altından hiç de hoşlanmayacağı şeylerin çıkacağından emin olurdu. Ama bu sefer farklıydı. Bu sefer yanlış olan hiçbir şey yapmamıştı. Bu sefer kimsenin kalbini kırmamış, doğru yolu bulup emin adımlar ile ilerlemişti. Bu sefer kimsenin ayağındaki pislik olmamıştı. Bu sefer kimsenin tırnağını acıtmamıştı. Ama neydi bu böyle?
Belki de onu tebrik edecek, her şeyin bittiğini söyleyecekti. Belki ona kollarını açacak, oğlum diyecekti. Oğlum deyip, sarılacaktı. Taehyung ellerine bakmaya devam etti. Buraya gelirken; sabah hiçbir şey olmamış gibi evden çıkmıştı. İşine gitmek için yürümeye başlamıştı. Sokağın başında görünen siyah jeepe hiç dikkat etmemişti. İçinden inen siyah giyinmiş tanıdık yüzler önünü kesene kadar ne olduğu hakkında en ufak bir fikri dahi yoktu. Daha saat çok erkendi. Güneş bile ortaya çıkmamıştı. Sokak lambalarının aydınlattığı caddede tek başına yürürken birden yaka paça edilmiş arabanın içine sokulmuştu. Yüzünü bildiği adam asla sorularına cevap vermemiş; o da soru sormaktan bıkmıştı. Şimdi ise ellerine bakarak oturuyordu.
Odanın kapısı açıldı. Taehyung yüzünü ellerinden çekmedi. Gelen kişinin yüzüne bile bakmadı. Yaşlı adam oğlunun karşısında durdu. Taehyung ise ona bakmayı reddediyordu.
"Kalk." Dedi otoriter ses.
Taehyung kalkmadı yerinden.
"Sana kalk dedim." Dedi yine aynı kararlılıkla, yine aynı hiddetle çıkmıştı ses.
Taehyung onu dinlemedi. Yutkundu. Ellerinden çekmedi gözlerini. O adamın yüzüne bakmayacaktı. O adamın emirlerine uymayacaktı. O tam bir hayat kurmuşken, bu hayatı kendi tırnakları ile inşa ederken ondan gelen saçma sapan hiçbir şeyi kabul etmeyecekti.
Adam oğlunun yakasından tuttu. Ayağa kaldırdı. Taehyung gözlerini babasının gözlerine dikmişti. Gözlerinde en ufak bir duygu kırıntısı yoktu. En ufak bir sevgi yoktu. Saygı yoktu. Nefret, nefret bile yoktu. Babasına o kadar hissizleşmişti ki; ona kızacak hali bile yoktu.
Adam elini kaldırdı ve bir tokat indirdi Taehyung'un yüzüne. Taehyung daha ne olduğunu anlayamadan ikinci bir tokat daha geldi. Tek yaptığı acıyan yanağına elini koymak olmuştu. Dehşet verici gözlerle babasına bakmaya başlamıştı. Şaşkındı. Neler oluyordu?
"Şerefsiz, adi, piç!" Demiş ve bir kez daha tokat gelmişti yüzüne. Taehyung babasının bu yaşına rağmen, gücüne asla anlam verememişti. Yüzünde patlayan tokat sesi beyaz odanın içini aydınlatmıştı. Son gelen tokat o kadar şiddetli olmuştu ki; dudağının patladığını fark etmişti Taehyung. Dudağının kenarından akan ıslak ve sıcak şeye dilini sürdü. Ağzına dolan demir tat, dudağının kanadığını söylemişti ona. Hiç çekinmeden kaldırdı başını. Gözlerini bir an bile eksik etmeden babasının gözlerine dikti. Babasının gözlerinin içine bakıyordu. Kara gözler adamın kalbini delip geçiyordu.
Adam elini bir kez daha havaya kaldırdı. "Seni it herif!" demişti ve tam oğlunun yüzüne bir tokat daha atacaktı ki Taehyung babasının kolunu tuttu.
Adam oğlunun elinden kolunu kurtaracaktı ki Taehyung buna izin vermedi. Adam oğlunun yüzüne tükürdü ve geriye doğru bir adım attı. Kolunu bir hışımla çekti. Kendinden korkmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VIRAHA
FanfictionHep mi uzak mutluluk yoksa bir elin parmak ucu kadar yakın mı? Peki ya intikam? Soğuk mu yeniyor yoksa her lokmada daha çok mu can yakıyor? Oturduğu yerden kalktı. Karnına giren krambı umursamadı. Vücudu hala çalışıyordu. Şaşkındı ama hala iş görüyo...