Bölüm 15

169 13 37
                                    

Hava serin ilerliyordu. Üşütmeyen ama saçları uçuşturan bir esinti vardı evin ön verandasında. Evin ön verandası yola bakıyordu. Yolun hemen ilerisinde de sahil göze çarpıyordu. Kış mevsiminin yavaş yavaş gelmeye başlaması ile sahildeki kalabalığın yerini sakinliğe bırakması kaçınılmazdı. İnsanlar tek tük sahil boyunca oturuyor veya yürüyordu. Dalgalar sakince kıyıya vururken küçük esintiyi belli ediyor gibi görünüyordu.

Üzerinde dumanı tüten bardağından bir yudum almış, sakince verandada oturuyordu. Ruh halinin sakin olması beklenilmeyecek bir şeydi. İçinde dışarıya belli etmese de küçük fırtınalar kopuyordu. Sakin yaşamına nihayet uyum sağlamıştı ki, Taehyung'un yeni bir hatası ile bu sakinlik yeniden bir kenara bırakılmak zorunda kalmıştı. Yine ve yine zorlu bir görevin içine düşmüş olduğunu çok rahat bir şekilde söyleyebilirdi. Gerçi iş sonunda aldığı para tüm bu stresini geride bırakıyor gibi görünüyordu. Bir yudum daha aldı kahvesinden. Kulağına çalan kapının sesi gelmişti.

Elindeki bardağı önünde bulunan ahşap sehpaya bırakmış, yavaş ve üşengeç bir tavırla kapıya doğru ilerlemişti. Saatler ikindi vaktini işaret ediyordu. Akşam olmaya yakın, güneş gökyüzünden yavaş yavaş ayrılmaya niyet etmişti. Gökyüzü havadaki bulutlarında içine girdiği pembe bir renk cümbüşü ortaya koyuyordu. Seyredilmesi muazzam bir manzaraydı.

Görüntülü diyafondan tanıdık yüzü görmüş ve derin bir nefes vermişti. Şu an için içinde bulunduğu stresi kimseye açık edemezdi. Kapıyı usulca açtı.

"Meşgul müydün?" diye sordu Jimin. Namjoon'un yüzüne bakmış, kaşlarını hafiften çatmıştı. Buraya açıkçası Taehyung hakkında bilgi alabilmek adına gelmişti. Soruları ile arkadaşını boğmak istemediğinden en iyi cevapları alabileceği birine gelmeyi uygun görmüştü.

"Hoş geldin. Ön taraftaydım. Sesi biraz geç algıladım." Diye yanıtlamıştı onu Namjoon. Yine üşengeç adımları ile önden giden Jimin'i takip ediyordu.

Jimin ön taraftaki verandaya geçmiş, kendini rahat sandalyeye bırakmıştı. Bugün ne zor bir gün olmuştu onun için. Jungkook ile karşılaşmış, bundan da büyük bir şaşkınlık duymuştu. Duyduğu şaşkınlık kesinlikle duyguları hakkındaydı. Kalbinin bu denli hızlı atmasına engel olamamış, olamadığı gibi buna da oldukça şaşırmıştı. Onca yılın ardından neden böyle hissediyordu, anlam veremiyordu.

"Sana da kahve yapayım mı? Uzun kalacak mısın?" diye sormuştu Namjoon. Arkadaşının tam tepesinde dikilmiş, baygın gözlerle ona bakmaya başlamıştı. Ne kadar kendine sorun yok dese de buna bir türlü inandıramıyordu kendini.

Jimin onun bu görüntüsü ile karşılaştığında şaşırmıştı. Namjoon'u uzun zamandır böyle gördüğünü hatırlamıyordu. Ne de olsa Namjoon duygularını çok net bir şekilde saklayamazdı. Sakladığını zannederdi. "Yok, uzun kalmayı düşünmüyorum ama bir kahveni içebilirim." Demiş ve endişeli gözler ile yanından ayrılan arkadaşına bakmaya başlamıştı.

Namjoon'un ara ara böyle olduğunu biliyordu. Ne zaman sebebini merak etse ya tersleniyor ya da geçiştiriliyordu. Bu durum garibine gidiyordu. Ne de olsa birbirleri ile doğru yanlış bir sürü anı paylaşmış insanlardı onlar. İyi kötü ne yaşanmış ise aralarında kalmış, bir şekilde konuşarak ya da üstü gizlenerek kapatılmıştı. Ama ne olursa olsun konuşulurdu. Ama Namjoon'nun kendini açtığını çok görmemişti Jimin. Genellikle sorunlarını anlatmazdı. Bu durumu yadırgamıyor değildi.

Namjoon çok geçmeden arkadaşı kendi düşünceleri arasında boğulurken geri dönmüştü. Elindeki bardağı Jimin'in önüne sehpanın üzerine bırakmıştı. Kendini sandalyeye bırakırken derin bir nefes daha vermişti.

VIRAHAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin