Bölüm 24

66 10 48
                                    

Gece olmuş hava sertliğini biraz daha hissettirmişti. Hava yağışlı devam ediyordu. İyiden iyiye soğumuştu. Taehyung montuna biraz daha sarılarak girmişti merkezin kapısından içeriye. Kapıdaki güvenlik görevlisine selam vermişti. Ayakları onu buraya getirmişti. Güç geçen günün ardından soluğu burada almıştı. Artık gününün büyük bir çoğunluğunu burada harcıyordu. Buraya geliyor ve kendini huzurun içine bırakıyordu.

Üzerindekilerden kurtulmuş ve kendini merkezin duşuna atmıştı. Sıcak su o kadar iyi gelmişti ki bunu nasıl ifade edebilirdi bilmiyordu. Dişi yüzünden patlayan dudağı kendini iyice mora çalmışken ince bir ağrı hissediyordu. Sıcak su kaslarını gevşetirken, kalbi de onunla aynı çatı altında olmanın verdiği huzur ile gevşiyordu.

Taehyung çok geçmeden sıcak suyun altından çıktı. Temiz kıyafetlerin bulunduğu dolaba doğru ilerledi ve üzerine temiz üniformayı geçirdi. Saçlarını elleri ile taradıktan sonra kendisini aynadan izledi. Oldukça yorgun görünüyordu. Güzel bir dinlenmeye ihtiyacı olduğunun farkındaydı. Ama şu an ona dinlenmek uzak bir kavramdı. Tüm bunlara son verecek ve öyle dinlenecekti.

Adımları kalbine ayak uydurmuş Seokjin'in odasının önünde durmuştu. Kapının altından herhangi bir ışık sızmıyordu. Seokjin gecenin bu saatinde kendisini uykuya teslim etmişti. Taehyung bunu biliyor gibi usulca açtı kapıyı. İçeri adımlamadan önce kafasını uzattı. Karanlık odada Seokjin'in nefes alış verişleri yankı buluyordu. Taehyung ardından kapıyı yavaşça kapattı. İçeriye adımlarken pembe bulutlar odayı aydınlatıyordu. Yön hafızası ile yatağın kenarına doğru ilerledi.

Gözleri çok geçmeden alışmıştı. Kendisini yatağın yanındaki tekli koltuğa bırakırken ses çıkarmamak için oldukça büyük bir özen gösteriyordu. Sadece ve sadece onu izlemek, onun nefesini dinlemek istiyordu.

Seokjin'in usulca inip kalkan göğsü, onun dinginlik ile uyuduğunu gösteriyordu. Taehyung ellerine hakim olamadı. Bir eli Seokjin'in karnı üzerindeki elinin üzerine giderken diğer eli alnına düşen saçları arasına gitmişti. İpeksi saçlar parmaklarının arasından kayarken Taehyung hiçbir şeyin bu kadar huzurlu olduğunu düşünmüyordu. Yüzündeki gülümseme ile Seokjin'in yüzündeki her detayı aklına kazımak istiyordu.

Göz kapakları gözlerinin üzerini örtmüş, bir perde misali salınıyordu. Kirpikleri özenle yerleştirilmiş, birer salıncağa benziyordu. Taehyung o salıncaklarda sallanmak istemişti. Yanakları dolgundu. Ademin elması kadar lezzetli görünüyordu. Dudakları dolgun, hafif aralıktı. Sıcak nefesi dudakları arasından usulca çıkıyordu.

Elinin altındaki ten, ipek kadar yumuşaktı. Parmakları ile yavaşça okşamıştı ipeksi teni. Parmakları yağ gibi kayıyordu elinin üzerinde. Taehyung ona dokunmaya doyamıyordu. Uyanır korkusu taşımadan ellerinin arasına almıştı. Elini narin bir kuş tutarcasına tutuyordu. Tek tek parmaklarını seviyordu. Parmak boğumlarında dolaştırıyordu, parmak uçlarını. Öyle hafifti ki dokunuşları, sanki köpükten bir baloncuğu tutuyor gibiydi. Patlatmamak için ayrı bir özen gösteriyordu.

Seokjin hafifçe kıpırdadı yatağında. Taehyung parmakları arasına aldı parmaklarını. Elinde ne de güzel duruyordu elleri. Nasıl da güzel yakışmıştı tenine teni. Taehyung istemeyerek bir göz yaşı döktü. Yanağından kayan göz yaşı, Seokjin'e özürler diliyordu. Onu daha önce görmediği için özür diliyordu. Ona daha önce izin vermediği için, ona bir kez olsun dokunmadığı için özürler diliyordu.

Yaşadıklarının hiçbiri kolay değildi. Taehyung her biri için kendine lanetler okuyordu. Her biri için öyle derin pişmanlıklar yaşıyordu ki içinde, tüm bunları nasıl geri getireceğinden emin değildi. Tüm bunları nasıl unutturacağından emin değildi. Onu nasıl seveceğinden emin değildi. Yaşadıkları için kendi ile büyük bir savaş veriyordu Taehyung. Ona yaşattıkları için özür diliyordu.

VIRAHAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin