Güneş karşılamıştı günü. Dün gecenin soğukluğuna inat parlıyordu gökyüzünden. Mevsimlerden kış olsa da güneş sanki yakıyor gibiydi. Güneşin ışıkları merkezin önündeki kocaman çam ağaçlarının arasından yer yüzüne ulaşıyordu.
Seokjin kollarından aldığı güç ile ayakta bekliyordu. Derin derin nefesler alıyor, kendini rahatlatmak için elinden gelenin en iyisini gösteriyordu. Karşısındaki doktorun direktiflerine uymak için kendini zorluyordu.
"Lütfen kollarına bu kadar yüklenme. Ayaklarının üzerine de güç ver. Korkma, düşecek değilsin." Demişti kadın.
Seokjin ona göz devirmekten kendini alamamıştı. İçinden kolaysa sen gel kendin yap dememek için kendini zor tutuyordu. Karşısındaki insanlara minnettardı. Bunu inkar etmiyordu. Ama ona biraz daha zaman vermeleri gerektiğine inanıyordu. Son zamanlarda çok fazla şeyi başarmıştı. Başarısı diğerleri tarafından büyük takdir topluyordu. Ama biraz olsun dinlemek istiyordu.
Taehyung sanki onun içini görüyormuşcasına bakıyordu. Düşüncelerini okuyabiliyormuş gibi bakıyordu. Seokjin ona baktığında gözlerinde bir sürü duygunun gelip geçtiğini anlayabiliyordu. Taehyung'u, Taehyung'un sandığından daha fazla tanıyordu. Onu,ondan habersiz izlerken bu kadar umut, mutluluk, endişe, korku hepsini farklı anlarda, farklı tonlarda görüyordu.
Kendisine hatırlatmaktan başka çaresi yoktu. Zaman diye bir şey yoktu. Yeterince beklemişti. Yeterince zaman kaybetmişti. Artık beklemeyecekti. Artık dinlenmeyecekti. Kollarından güven aldı ve bir adım attı. Bacağı kalk ve ileriye hareket et komutuna uymuş ve ileriye bir adım atmıştı. Şimdi aynı şeyi sol bacağına da yapmak için cesaretini toplamıştı. Kalk ve ileriye hareket et. Sağ ayağı beklerken diğeri onun yanında yerleşmişti.
"Şimdi yürüteçi kaldır ve ileriye koy." Dedi kadın doktor.
Seokjin korku dolu gözlerle baktı ona. Düşmekten deli gibi korkuyordu. Taehyung'un kendisine bir adım daha yaklaştığını fark etti.
"Korkma, düşmekten korkma. Seni tutmak için hep burada olacağım." Dedi Taehyung. Seokjin'in tam yanında; ona güven verircesine gülümsüyordu. Seokjin cesaretini topladı. Tuttuğu yürüteçi bir adım daha ileriye koydu. Bu Seokjin'in yalnız başına birkaç saniye ayakta kalması demekti. Kimileri için bir şey ifade etmiyordu bu belki ama Seokjin için kocaman bir adımdı. Kendisini aşmıştı. Kendisini yine kendi sayesinde aşmıştı.
"Çok güzel, şimdi aynı şekilde devam edelim." Dedi kadın doktor. Seokjin tam karşısında kendisinden emin bir şekilde duruyordu. Komutlarını ona doğrudan bakarak veriyor, her hareketini incelemek adına gözlerini ondan ayırmıyordu.
Seokjin derin bir nefes daha aldı ve hareketlerini yineledi. Bu onun yıllar sonrasında robot olmadan ilk yürüme deneyimiydi. Kendiyle gurur duyuyordu. Yaptıklarıyla, başardıklarıyla gurur duyuyordu. Kendine rağmen, Taehyung'a rağmen geldiği noktayla gurur duyuyordu.
..
Bu süreç içindeyken zaman sanki bir kağnı kadar yavaş ilerliyordu ama şimdi çoktan birkaç saat geçmiş ve kendisini kutlamak adına dışarıya bile atmıştı. Güneşin tadını sonuna kadar çıkarıyordu. Yalnız kalmak istemiş ve kendine vakit ayırmak için diğerlerinden ricada bulunmuştu. Kucağındaki kitaplar ile güneşi arkasına almış bahçenin tadını çıkarıyordu. Kendisine doğru gelen doktoru sonradan fark etmişti.
"Hava çok güzel değil mi?" diye sordu doktor Ahn Minhyuk. Seokjin'in karşısına bir sandalye çekmişti. Elinde tuttuğu fincanlardan birini Seokjin'e doğru uzatmıştı.
Seokjin doktorun uzattığı fincanı alırken kibarca gülümsemişti. "Evet, bu mevsimde böyle bir güneşi bulmak çok değerli."
"Tıpkı benim gibi." Demişti doktor gülümserken. Fincanından bir yudum almış ve elini Seokjin'in kucağındaki kitaba doğru uzatmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VIRAHA
FanfictionHep mi uzak mutluluk yoksa bir elin parmak ucu kadar yakın mı? Peki ya intikam? Soğuk mu yeniyor yoksa her lokmada daha çok mu can yakıyor? Oturduğu yerden kalktı. Karnına giren krambı umursamadı. Vücudu hala çalışıyordu. Şaşkındı ama hala iş görüyo...