Bölüm 5

267 46 175
                                    

Gecenin karanlığı çökmüştü evin içine. Gecede bulutlar hüküm sürmekteydi. Yağmur olacaktı yarın, bu belliydi. Esen rüzgar bile havanın yağacağını söylemişti. Evin içi soğuktu. Bu hem havadan kaynaklı hem de evin içinde bulunan insanların durumundan kaynaklıydı. Sabah yaşanan kavga hala etkisini yaşatıyordu. En azından onlar öyle sanıyordu.

Taehyung'un üzerinde başka bir etki vardı. Gözlerini halıya dikmiş bir şekilde duruyordu öylece. Düşünüyordu. Aklında bir sürü soru işareti vardı. Cevaplanmayı bekliyordu. Aklına takılan onca şeye bir cevap arıyor gibiydi gözleri. Beynini yokluyordu. Anımsamaya çalışıyordu .

İçine doğan garip hissin tanımı neydi anlamıyordu. Garip bir belirsizlik vardı aklında. Kalbinde keza. Hissettiği şeyler ona o kadar yabancıydı ki buna isim takamıyordu. Kendini zorluyordu ama olmuyordu.

"Konuşacak mısın?" Diye sordu Hoseok. Ellerini birbirine kenetlemiş bir şekilde oturuyordu tekli koltukta. Üzerine giydiği deri ceket sarıya yakın ışığın altında parlıyordu.

Taehyung'a ulaşmamıştı ses. Kendini dış dünyaya kapatmış gibiydi. Etraftan gelen dünyevi şeylere kulaklarını tıkamış gibiydi. Bir his vardı içinde. Dünyadan olamayacak kadar saf. Elle tutulamayacak kadar özgürdü.

"Şu an bunları konuşmanın zamanı değil ama bir yerden başlamamız gerekiyor. Bunu biliyorsun dimi?" Diye soran Jimin olmuştu. Bacağını diğerinin üzerine atmış bir şekilde oturuyordu. Gayet rahattı tavırları. Sakindi. Sanki sabah sesi ile ortalığı kasıp kavuranlardan biri değilmiş gibi.

Namjoon dudaklarını yaladı. Oturduğu yerden kalkarken diğerlerine kendini takip etmesi gerektiğini söylemişti gözleri ile. Onun arkasından kalkanlar, dış kapıya kadar takip etmişti onu.

"Sanırım bunları konuşmanın zamanı bugün değil."

Fısıltı ile sesi yükselen Hoseok burnundan derin bir nefes vermişti. "Şu an zamanı değil bu an zamanı değil. Ne zaman konuşacağız ya biz bunları? Erteleye erteleye bu hale gelmedik mi zaten?"

Jimin gözlerini devirmiş ve askılığa uzatmıştı elini. Ceketini almak ve gitmek için hazırlanıyordu. Namjoon ona bakmış ve yeniden konuşmaya başlamıştı. "Görmüyor musun? Ruh gibi oturuyor içeride. Bir şeyler olmuş belli. Ne olduğunu anlamam için bana biraz zaman verin olmaz mı?"

"Neyin zamanı ya neyin zamanı? Ben kendimi hiç huzurlu hissetmiyorum. Jungkook geldi ve Taehyung'u darmadağın etti görmüyor musunuz? Daha neler çıkacak karşımıza tanrı bilir. En azından birbirimizin yüzüne bakabilmek için yapmamız gerekiyor bunu." Dedi Hoseok. Sözlerini sabaha göre daha özenle seçiyordu. Tane tane konuşuyordu. Konuşmadan önce düşünmeyi öğrenmişti sabahtan beri.

"Benim vicdanım da rahat değil. Bu konuda sana katılıyorum. Ve rahat olacağımı da sanmıyorum. Sanki biri bizden intikam alıyormuş gibi hissediyorum." Kolunun diğerini giymek için uğraş veren Jimin evden çıkmak için hazır görünüyordu.

"Ne intikamı? Saçmalama. Öyle bir şey olmadığına eminim. Sadece bir tesadüften ibaretti olanlar tamam mı? Jungkook oraya gerçekten Taehyung'a vurmak için gelmedi. Bunu siz de biliyorsunuz." Diyen Namjoon kollarını birbirine kavuşturmuş bir şekilde bakıyordu arkadaşlarına.

"Bu çok da saçma bir sebep değil. Olanları hatırladığını tahmin ediyorum. İntikam bence gayet mantıklı bir sebep." Hoseok'un gözlerinden okunan korku duygusundan başka bir şey değildi. Delicesine korkuyordu. Huzurla gözlerini uykuya kapatamayacaktı. Bunun farkına şu an varmıştı. Sanki uykularını kaçıran şeyin tek nedeni korkuymuş gibi. Vicdanı değilmiş gibi.

"Taehyung'un neden yurtdışına kaçtığını düşünüyorum da olacaklardan korkmuş olabilir mi?" Diye sordu Jimin. Kaşlarını çatmış bir şekilde ikiliye bakmaya başlamıştı.

VIRAHAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin