Jimin kendisine hazırlanan kahvaltı masanın önünde oturuyordu. Daha uyanabilmiş değildi. Jungkook onu erken uyandırmıştı. Dün gece pek iyi uyuyabildiği söylenemezdi. Gökyüzü delinmiş gibi yağmur yağmıştı. Sanki büyük tanrılar kendi aralarında amansız bir savaş veriyorlar gibi çarpışma sesleri duyulmuştu. Şimşekler odanın içini aydınlatırken, gök gürültüsü tüylerinin diken, diken olmasına neden olmuştu. Sabah ise böyle huzursuz uyanmış, kendini pek iyi hissetmeyen bir ruh hali ile oturuyordu.
Jungkook ise onun tam aksine ondan daha erken bir saatte uyanmış, kendisine bu güzel sofrayı hazırlamıştı. Bunun için minnettar olmalıydı belki ama sabah, sabah bu kadar şeyi mideyi indirme konusunda hiç aceleci değildi. Jungkook bardağına yeşil çayı servis ederken konuşmuştu. "Bir şeyler yemeye başlasan iyi edersin. Çünkü sabah, sabah trafik olur ve ben randevuya gecikmek istemiyorum."
Jimin'in bu gün için doktor randevusu vardı. Yeniden gerekli tetkikler yapılacak ne kadar gelişme gösterdiği, ne kadar iyileştiği konuşulacaktı. Eğer her şey iyiye giderse normal hayatına geri dönmeye bir adım daha yaklaşacaktı. "Hiç canım istemiyor." Demiş ve derin bir nefes vermişti mutfağın ortasına.
Jungkook çayı servis etmiş, ardından kendi yerine geçmiş ve televizyonun kumandasına basıp sabah haberleri için kanalı açmıştı. "Ama bir şeyler yemek zorundasın. İçmek zorunda olduğun ilaçların var."
Jimin bardağına konan yeşil çaydan bir yudum almış ve tabağının yanına koymuştu. "Dün gece uyuyabildin mi?" diye sormuştu.
"Evet, ya sen? Uyuyamadın mı?" diye sordu. Önündeki pilav kasesinden kocaman bir parça atmıştı ağzına.
"Yağmur rahatsız etti. Yoksa uykum vardı. Sabaha karşı biraz uyuyabildim." Demişti. Kaseden küçük bir parçayı ağzına atmış, çevirmek için acele etmemişti.
Jungkook gülümsedi. Omlet parçasını alıp pilavın üzerine koyarken yeniden konuştu. "Hala gök gürültüsünden korkuyor musun?"
Jimin ona ters bakışlarını yolladı. "Korkmak demeyelim. Rahatsız oluyorum."
Jungkook ağzındaki lokmayı daha kolay çiğneyebilmek için bir yudum aldı çayından. "Benim odama gelebilirdin, yatağım kocaman. İkimize de yer vardı." Demiş ve arsızca gülümsemişti. Geçen haftada birbirlerine daha yakın olmuşlar, birlikte daha çok vakit geçirmişlerdi. Bu sayede aralarında oluşan uçurumu biraz olsun kapatabilmişlerdi. Normal hayatın içinden, normal şeylerden keyif almaya başlamışlardı.
Jimin gözlerini devirdi. "Çok naziksin ama benim rahatım iyi. Bir süre almayayım." Demişti. Kaseden küçük bir parça daha almıştı ağzına.
"Hadi ama sen de istiyorsun biliyorum." demiş ve arsızca gülmüştü Jungkook. Sabahın erken saatleri de olsa kendini enerjik hissediyordu.
"Şu an saçmalamaktan başka yaptığın bir şey yok." demişti Jimin. Ağzındakini aheste, aheste çiğniyor yutmak için ayrı bir çaba gösteriyordu.
"Savsaklanıp durma, hadi ye şunlardan." Demiş ve önüne birkaç sebze itelemişti. Jimin'in sabahları zaten çok iştahsız olduğunu biliyordu. Şimdi erken saatler daha da belli etmişti bu durumu.
"Evet, yeni bir başlık ile devam ediyoruz. Tarihler beş sene öncesini işaret ediyordu. Bir grup genç, yol kenarında bulunan bir motelde yine kendilerinden yaşça küçük ama reşit olan başka bir gence tecavüzde bulundular. Bununla kalmayıp bunu video kameraya da kayda alan gençler bunu bir marifetmiş gibi yayınladılar. Basın yayın kanunlarının izin verdiği kadarı ile ekranlarınızda yayınlanan videodaki gençlerin kim olduğu bilinmemek ile birlikte yatağın hemen üzerinde yer alan yazı dikkat çekiyor. Buradan gerekli mercilere ihbarda bulunmuş olalım. Failleri kim ise yakalanması ve adalet önünde hesap vermesi için gerekli çalışmaları yapalım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VIRAHA
FanfictionHep mi uzak mutluluk yoksa bir elin parmak ucu kadar yakın mı? Peki ya intikam? Soğuk mu yeniyor yoksa her lokmada daha çok mu can yakıyor? Oturduğu yerden kalktı. Karnına giren krambı umursamadı. Vücudu hala çalışıyordu. Şaşkındı ama hala iş görüyo...