•33•

1.8K 77 9
                                    



"Balçiçek"
İsminin sevdiği adamın dudaklarından süzülüşünü izledi genç kız. Titreyen bedeni daha da mümkünmüş gibi üşüdü, üşüdü, üşüdü...
Hasan aynanın yansımasından uzun uzun bakmıştı karısına, güzeldi çok güzeldi. Kızıl saçlarını örten duvağın altında daha da güzeldi, yüzünü çevreleyen çeşitli taşlar,inciler, boncuklar gölgede kalmıştı sanki...
İçinden seslenen kendini duymazdan geldi, birkaç adımda yaklaşıverdi usulca...
Ellerini karısının iki omzuna yerleştirip narince çevirdi kendine.
Emin olmak istercesine baktı yüzüne, emin olmak istiyordu genç adam, aynanın efsunu olmadığından, gecenin büyüsü, gözlerinin bir yanılgısı olmadığından çokça emin olmak istiyordu.
-iyilik olsun diye mi evlendin sahi- diye damarına basan iç sesini duymuyordu şimdi. Günlerce içinde bir yerlerde yaptığı hesapları kitapları bir bir siliyordu.

O günü düşündü,genç kızın gözlerine bakarken...
O günü, korkmadan o küçük narin bedenini genç adamın önüne duvar gibi ördüğü günü.
Neden diye düşünüp duran zihniyle kavgaya tutuşmuştu aylardır. Kaçmıştı karşısında duran bu güzelden, zira kalbinin bir başkasını sevdiğine iknaydı tüm hücreleri.
Bir anlığına da olsa bana sevdalı mı diye düşünmek istedi, eğer öyleyse inkar etmekten kurtulurdu belki, içinde bastırmaya çalıştığı tüm kıvılcımları bir bir aleve dönüştürür,yakardı kendini ve sevdiğini...
Sevdiği mi demişti içi...
Sevdiği demişti ya , en içi en içinin içi...

"Balçiçek" dedi tekrardan ismini diline aklına kazır gibi, kapattığından bile habersiz gözlerini yavaşça araladı genç kız...
Elini,kızın heyecandan pembeleşmiş yanağında gezdirdi adam, Balçiçek kapanan gözlerine engel olamıyordu,sanki aralarsa birden uyanacakmış gibi korkuyor, nefes bile almadan öylece duruyordu.
Hasan, daha o gece, yeşil elbisenin içinde bakmamaya çalışsa da gördüğü tenini , kızıl saçlarını görmek istercesine çekilivermişti karşısındaki kadına...
İçindeki arsız merak,koşup duran bir çocuk gibiydi.
Eliyle kızın çehresini bir kalemle çizer gibi bitirmiş,başındaki duvağın kenarlarından merakına yenik düştüğü boynuna doğru yol almış,yavaşça örtüsünün yere düşmesine izin vermişti. Balçiçek daha da üşüdüğünü hissetti. Beyaz işlemeli örtüsü omuzlarından usulca etek uçlarına düşüverdi.
Hasan saçlarının güzelliğiyle afallamış, helali olan kadına şimdi doya doya bakar olmuştu.
Yavaşça yüzünü genç kızın saçlarının arasından boynuna götürmüş derince nefes alır gibi içine kokusunu çekmişti. Birden uyanır gibi kapadığı gözleri açılıverdi,düşündüğü şeylerin gerçekliğini duymak istiyordu genç adam.
Merak ettiği herşeyi sormak öyle sevmek istiyordu karısını. Daha ne zaman sardığını bile bilmediği ellerini karısının belinden çekti yavaş yavaş .
Boşluğa düşer gibi olmuştu Balçiçek, neden der gibi ürkekçe baktı adama...

" Neden -"
Diye başladı Hasan,
"Neden,o gün beni kurtardın Balçiçek, neden öleceğinden bir an bile korkmadın.."

Balçiçek çok düşünmemişti, ama söylemedi içinden bağırıp duran kelimeleri..
-ölümden beter olurdu seni kaybetmek-
Diyemedi.

Genç kızın suskunluğu sevindirmişti adamı, utangaç hali, daha da mümkünmüş gibi pembeleşen yanakları, dudakları...

-sevdalı- dedi yüreği...
-ya değilse- dedi aklı...

Şimdi hangisini seçse bilemedi, bildiği şeyi duymaya hazırlanır gibi çenesinden hafifçe kaldırdı genç kızı.
"Susar mısın sen hep böyle"
Balçiçek susardı ya hep...
Korkarken, ağlarken, annesizken, babasızken, kimsesizken susardı... Şimdiye kadar bir tek dua ederken doya doya konuşmuş, dertleşmiş,ağlaşmıştı. Kocasının duymak istediklerini bile bir tek o zaman dillendirmişti sanki.
"B-ben" diyebilmişti...
"Sen..."
"B-en korktum"
"Neden korktun"
Bildiklerini zorla duymak istercesine üstüne gidiyordu karısının...
Yüzünde gittikçe yerleşen arsız alaycı gülümsemesine engel olamıyordu.
Elini tekrardan sardı genç kızın beline...
"Sen korktun çünkü..."
Boynuna değen dudaklarla öldü genç kız, ayaklarının bağı çözülmüşcesine bir elini adamın koluna tutunmak ister gibi koydu dudaklarını nefes almak ister gibi araladı...
-çünkü-

•BEHİCE•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin