*Seyit atın üzerinde saatlerdir hem gidiyor hem de gördüklerini ve yaşadıkları düşünüp duruyordu. Cihangir'den sezdiği şey beynini donduruyordu. Eski kelimesini kabullenemeyen Seyit'in gururuydu.Eski karısı olduğunu aklından çıkarıyor hala karısıymış gibi aradan geçen zamana aldırmadan deli gibi kıskanıyor namus meselesi gibi görüyordu. Bilmediği bir şey vardı ki ne Behice eski Behice ne de namusu Seyit'in namusuydu. Elinden bir şey gelmiyor oluşu daha da canını sıkıyordu.
*
Cihangir bugün yıllar sonra gördüğü adamın verdiği tepkiyi sadece silah arkadaşını uyaran bir dost gibi düşünmeye zorlasa da kendini Seyit'ten hissettiği şey hiç hoşuna gitmemişti. Seyit'in gönül maceralarını bilmese böyle masum bir kızla bir bağı olabileceğini düşünürüm diye içinden geçirmeden de edemiyordu. Karargahta akşam ateş başında kafasını karıştıran tek şey Behice değildi artık,Seyit'in tavırları da dönüp durur olmuştu.
Elindeki çakısıyla yerden bulduğu bir tahta parçasını yonta yonta sivrileştirmişti. Hırsla tahta parçasına sürttüğü bıçak eline denk gelmiş bir anlık canının acısıyla düşüncelerinden uyanmıştı.*
Aradan üç hafta geçmiş Behice yaşadıklarını umursamamaya çalışmış başarmıştı da. Halası yeğeninin ne kadar güçlü biri olduğunu gördükçe hayran olmadan edemiyordu.
Yarası iyice iyileşen Murat bir askerle karargaha dönmüştü bile. Her şey normal seyrinde ilerlerken Behice olası durumlarla ilgileniyor yine bir öğle vakti çadırlar arası koşturuyordu."Hemşire hanım!" Diyen adamın sesiyle elindeki tepsiyle beraber arkasını dönen genç kız gördüğü tanıdık yüzle sorar gibi baktı.
Karanlık bakışıyla Cihangir sonunda haftalardır yaptığı muhasebeyi bitirmiş tüm kararlılığıyla Behice'nin yanında almıştı soluğu.
"Buyrun, bir şey mi lazım oldu." Derken fazla konuşmadan ihtiyacı neyse onu görmek için sorup bakışlarını elindeki tepsiye indirmişti."Ahmet, yani getirilen askerlerden kolunu kaybeden hani, durumu yola çıkabilecek vaziyette midir?" Diyerek en can alıcı duruşuyla genç kıza baktı.
Behice Cihangir'in bakışlarının farkındaydı bu da müthiş derecede rahatsız olmasına sebep oluyordu.Olumlu anlamda salladığı başıyla çadırın kenarına doğru geçti.
"Evet ama siz yine de hekimlerden biriyle görüşün"Derken sesi kısılmıştı sanki.
Bir an Seyit'in " Cihangir mi kızıyor yoksa?" Diyişi gelmişti aklına. Cihangirden kastı bu Cihangir miydi diye düşünürken aklına gelenlerle kendine kızıp karşısında kısık gözlerle tebessümle bakan adama döndü."Bu arada isminizi öğrenmek istesem çok mu şey istemiş olurum? Hitap etmek için!"Demesiyle Behice durumun ciddiyetiyle gerilmiş
"Behice" diye kısaca cevap verivermişti.
"Behice... şen, güleryüzlü hanım demek oysa siz oldukça kederli bakıyorsunuz ama gözleriniz-"
Derken içinden asıl söylemek istedikleri Cihangir'in elini kolunu bağlıyordu.
"-Düşmana sıra vermeyecek kadar esir ediyor kendine"
Demesiyle Behice'nin korkuyla ve şaşkınlıkla karışık açılan gözleriyle cevap bekler gibi suratına bakmıştı. Cihangir içinde tutamadığı kelimeleri yavaş yavaş döker gibi bekledi.
"B-ben gitsem iyi olacak." Der demez elindeki tepsiyi sıkı sıkı tutarak çadıra doğru çoktan kaçmıştı.
Behice nedense içten içe ağlamak hatta haykırmak istiyordu. Bu sözleri duyduğu kişinin beş sene önceki Seyit olmasını istediğini biliyordu. Kalbi ne derse desin ne yapsa yapsın Seyit'e aitti. Cihangir'in dedikleri Behice'yi sanki yanlış ve günah işliyormuşçasına tedirgin etmişti. Kocasına ihanet eden bir eş gibiydi kalbi. Her ne kadar nikahından düşmüş olsa da hala kalbi Seyit'in helali gibiydi. Sevdası bir tek onaydı. Göz yaşlarını siler silmez karşısından ona doğru gelen halasına belli etmemek istemiş yalandan bir gülümsemeyle yanına kadar varmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
•BEHİCE•
General Fiction"Behice!-" "Evlendiğimiz ilk günden beri kaçıncı başka kadının koynuna girişin ben sana soruyor muyum? Her gece acaba kiminle diye düşünüyor muyum? Teyzendeyken o kadının kokusuyla gelip üstüne bana sarıldığında bir şey dedim mi? Hayır! Çünkü buna h...